Konusu ve yorum: Modern metropollerde yaşayan orta sınıf, eğitimli insanın, kadın erkek ilişkilerini, arkadaşlık, evlenmeden önce seks ve evlilik hakkındaki çelişkili tutumları üzerine bir film daha. Filmde cinsel içerikli birkaç sahne var ve bence dozunda bırakılmış. Benzer filmlerde cinsel içerikli sahnelerin doldurularak filmin ana temasından uzaklaşılmaması bence yerinde olmuş. Bu film romantik bir film olmaktan çok bir dram. Bence filmin Türkçe adı yanlış çağrışım yapıyor.
Nora, New York'ta küçük bir otelin halkla ilişkiler bölümünde çalışan 30 yaşında bir kadındır. İlişkilerinde hep mutsuz olmuştur ve evlenmek isteyebileceği bir erkekle karşılaşmamış olmaktan dolayı kendini çok kötü hissetmektedir. Aslına bakarsanız evlilik isteyen bir kadının yapması gerekeni de yapmamaktadır. Örneğin otel müşterisi bir aktörle tanışır ve ilk tanıştığı gün bolca alkollü bir akşamdan sonra onunla birlikte olur. Ertesi gün aralarında bir arkadaşlığın başladığını zannettiği aktörün sevgilisi olduğunu öğrenir ve yaptığından pişman olur. İstemediği halde sekse rıza gösterme kavramıyla ilgili detaylı bilgi için konuyla ilgili yazıma bakabilirsiniz.
Daha sonra bir Fransız erkekle (Julien) tanışır. İlk gün onunla yatmaz ama ikinci gün yatar ve üçüncü gün Fransa'ya döneceğini öğrenir! Julien kendisiyle Fransa'ya gelmesini teklif eder. Kabul etmez ama ruhsal olarak kendisini çok daha kötü hissetmeye başlar. Ne yapması gerektiğinden emin değildir. Henüz tanıştığı bir adamın arkasından gidip gitmemek konusunda kararsız kalır. İş yerinde patronuyla tartıştıktan sonra bunu bahane ederek işini terk eder ve Julien’in peşinden Fransa'ya gider. İşin garibi Julien'in telefonunu kaybeder. Paris’te bir süre vakit geçirmeye karar verir. Bir barda tanıştığı adam ona "aşkı ve mutluluğu önce kendi içinde bulmalısın" der. Bence filmin en önemli mesajı tek kelimeyle budur.
Erkeklerin cinsel açıdan günümüzde eskilere göre çok daha girişken olmalarından mıdır, yoksa kadınların erkekleri başkasına kaptırmamak için bunu kabul ediyor olmasından mıdır (muhtemelen ikisi birden) cinsellik ilişkilerde çok hızlı yaşanıyor. Diğer bir ifadeyle kadınlar erkeklerin içinde cinsellik olmayan bir ilişkiyi yürütmeyeceklerini düşünüyor ve hoşlandıkları birini kaybetmemek için henüz kendirlini hazır hissetmeseler de seks teklifini geri çevirmiyorlar. Oysa cinselliğin hızlı yaşanması ilişkiden beklentilerin (evlilik gibi) netleştirilmesini daha da güçleştiriyor. Filmde bu süreç Julien ve Nora arasında tanıştıkları günün ertesinde geçen aşağıdaki replikle çok güzel anlatılmış.
Julien: Dün akşam iyi vakit geçirdim
Nora: Gerçekten mi, seks yapmamış olsak bile mi?
Julien: Yani eğer bir erkekle yatmazsan senden hoşlanmayacak diye mi düşünüyorsun?
Nora: Hayır (sessizlik) Bilmiyorum, belki. Sanırım bu erkeğine göre değişiyor. Herhangi bir handikapın yok, değil mi?
Tabi Nora özelinde ilişkide cinselliğe karşı koymamasının (hatta biraz da alkolden yardım alarak kendisini zorlamasının) sebebi biraz da benlik değeriyle ilgili. Nitekim arkadaşıyla konuşurken "erkekler benden nefret ediyor" dediğinde, arkadaşı "hayır sen kendinden nefret ediyorsun" diyerek doğru teşhisi koyar. Burada da filmin önemli bir başka mesajının verildiğini düşünüyorum: Eğer kendinize değer vermiyorsanız, sağlıklı bir ilişki kurmanız çok zordur.
Nora, filmin sonunda erkeğini olmasa da kendisini biraz bulmuş bir şekilde geri dönmek üzere havaalanına giderken metroda Julien'le karşılaşır ve Paris'te kalmaya karar verir. Film bu romantik sonla bitmeseydi çok daha gerçekçi olacaktı bence. Keşke yüzünde bir tebessümle uçağın penceresinden Paris'e bakarken filmi bitirmiş olsaydı, yönetmen asıl mesajı çok daha güzel vurgulamış olurdu. Günümüzde kadın erkek ilişkilerini bu kadar eleştirdikten sonra böyle bir romantik son bu filme hiç yakışmamış bence.
Kafasında evlilik düşüncesi olduğu halde bir türlü doğru erkeği bulamadığını ve nerede yanlış yaptığını düşünenlerin muhakkak seyretmesi ve üzerinde düşünmesi gereken bir film.
RSS Facebook Twitter ilicMedia