Evli ve iki çocuklu bir erkekle pavyonda çalışan konsomatrisin aşkını anlatan klasikleşmiş bir Türk aşk filmi.
1968 Türkiye – Tür: Aşk, Dram
IMDB Puanı: 7,5/10 (574 oy)
Yönetmen: Ömer Lütfi Akad
Yapımcı: Şeref Gür; Hürrem Erman
Senarist: Safa Önal (Sait Faik Abasıyanık'ın Menekşeli Vadi adlı öyküsünden uyarlanmıştır.)
Oyuncular: Türkân Şoray (Sabiha); İzzet Günay (Halil); Ayfer Feray (Müjgan); Semih Sezerli (Fethi); Behçet Nacar (Necmi); Selahattin İçsel (Halil'in babası); Aydemir Akbaş (Cemil); Hakkı Kıvanç; Aynur Akarsu; Hakkı Haktan (Tahsin); Zeki Sezer (Gazino patronu); Yaşar Şener (Çiçekçi); Orhan Çoban (Garson); Necip Tekçe (Necmi'nin arkadaşı)
Konusu ve yorum: Halil babasıyla beraber İstanbul’un bir kenar semtinde manav işleten genç yakışıklı bir adamdır. Kendi bostanları (sebze vs yetiştirilen tarla) vardır ve hale de mal çekerler. Kadın müşterilerin yüzüne bakmayacak kadar kendi halinde, dindar bir ailenin oğludur Halil. İlk defa erkek arkadaşlarıyla beraber Beyoğlu’ndaki bir meyhaneye gider. Orada gördüğü güzel Sabiha’ya âşık olur. Sabiha da Halil’in efendiliğinden etkilenmiştir. Halil babasının yanından ayrılıp Beyoğlu’nda bir iş kurar. Saliha yaşadığı kötü hayatı bırakıp evinin kadını olmaya karar verdiği sırada Halil’in evli ve çocuklu olduğunu duyar. Saliha bu bilginin doğru olduğundan emin olmak için hiçbir şey yapmaz ama eninde sonunda karısına ve çocuklarına döneceğini düşünerek ilişkiyi bitirmeye çalışır. Klasik Türk filmlerinde görmeye alışık olduğumuz bir şekilde sayısız kez fikir değiştirir. Bu arada Halil’in başı meyhanedeki kabadayılarla derde girer. Hapse girip çıkar. En sonunda ailesine döner. Sabiha bir kez daha Halil’e dönmeye çalışır ve Halil’in oturduğu mahalleye gider ama onu çocuklarıyla görünce geri döner. SON.
İtiraf edeyim, filmi seyrederken Halil’in evli ve çocuklu olduğunu öğrenene kadar düzgün bir karakter (yalnızca biraz saf) olduğunu düşünürken, o andan sonra Halil’in hayattan ne istediğini bilmeyen kafası karışık biri olduğunu düşündüm. Halil’in iki dünya arasında kaldığının bir göstergesi de, Sabiha “paramız var çok şükür” dediğinde verdiği “senin parandan bize ne?” cevabı. Bir taraftan eğlence dünyasının süslü, bakımlı, şen şakrak kadınından hoşlanıyor ama o kadınla kurmayı düşündüğü hayat başka bir dünyaya ait.
Filmin sonunda Halil’in yalnızca saf ve kafası karışık değil, ayrıca bencil, kötü ve duygusuz bir insan olduğuna karar verdim. Bana bunu düşündüren bir yıldan daha uzun bir aradan sonra eve gittiğinde kapıyı açan oğluna karşı tutumu. Çocuk kapıyı açar, yüzünde tereddütlü bir gülümsemeyle içeriye seslenir "anne babam geldi". Bizim herif konuşmadan iç odaya geçer. Zavallı karısı adeta bir hizmetçi edasıyla ve bu geri dönüşü koşulsuz ve çaresiz kabul etmiş bir şekilde herifin terliklerini getirir. “Aç mısın?” diye sorar, adamın yatağını serer. Kapının aralığından babasına bakan zavallı oğlan küçük kız kardeşine dönerek "başımı okşadı benim, kalacak mı?" diye sorar. Ben filmin en acıklı sahnesinin Sabiha’nın geri dönüp gitmesi değil, küçük çocuğun bu sözleri olduğunu düşünüyorum, siz ne dersiniz? Halil’in karısı ve çocuklarından filmin ortasına kadar hiç haberimizin olmaması ve Halil’in karısının filmin sonundaki sessiz sedasız kabullenişi seyircinin bütün dikkatini Halil ile Sabiha’nın aşkına verebilmesini sağlıyor. Aldatılan ve iki küçük çocuğuyla yalnız kalan bu kadının acısı, Sabiha’nınkinden az olmasa gerek.
“Vesikalı Yârim” siyah beyaz bir film. Kartpostal gibi İstanbul görüntüleri ve müzikleri gerçekten seyre ayrı bir keyif katıyor. Finaldeki “Kalbimi Kıra Kıra” şarkısı adeta bu ayrılık sahnesi için bestelenmiş gibi. Filmdeki replikler kesinlikle çok doğal ve akıcı. Sabiha’nın “çok eskiden rastlaşacaktık” sözleri bir tercih yapıp evlendikten, hele hele çocuk sahibi olduktan sonra başka bir kadına ya da erkeğe âşık olanların ruh hallerini anlatan, bu klasikleşmiş repliklerden birisi. Yine Sabiha’nın “İşin içinde başka bir kadın olsaydı baş ederdim ama aileyle çocuklarla baş edilmez. Babamdan bilirim.” Sözleri, ikinci kadınların kulağına küpe olacak cinsten bir repliktir. Bu sinema klasiğini yalnızca sinema tarihimizdeki önemi açısından bile seyretmenizi tavsiye ederim. Evli bir erkekle aşk yaşayan kadınların da seyretmesinde fayda var. İyi seyirler.
Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy
RSS Facebook Twitter ilicMedia