ruhikizi

Sosyal Fobi

Utanç Yaşantısının Gelişimsel Öncüleri

Pek çok araştırmacı utancın kaynağının erken yaşamda olduğunu ve utanmaya yatkın kişinin gelişimsel süreçte kesintiye uğradığını (uğratıldığını) söylerler. Erikson (1950) utanç ve şüpheye yatkınlığın "kendilik" kontrolünün yitirilmesi ve çocuğun diğerleriyle ilişki içinde “yabancı” olanın aşırı kontrolünden kaynaklandığını ileri sürüyor. Thrane (1979) çocuk ebeveynin yalnızca bir uzantısı olduğu durumda ve kendiliğin gelişimi fırsatları kendisine verilmediğinde utancın yıkıcı bir durum olabileceğini söyler. Kinston (1983) çocuğun nasıl olup da kendilik ilgilerini ve gelişimi devam ettirme ile ebeveynin narsistik uzantısı olma arasında acı verici bir açmaza yakalandığını anlatır. Eğer çocuk kendisi olarak var olabilirse, ebeveyn tarafından reddedilir ya da ebeveyn küskünlük yaşar. Eğer çocuk anne babanın uzantısı haline getirilmeye boyun eğerse bu durumda da canlılığının yıkımıyla sonuçlanır.

Demos (1983) sağlıklı bir kendilik-saygısının gelişebilmesi için gerekli üç unsur tanımlamıştır. Bu unsurlar utanca yatkın çocukta eksiktir: 1) yeterlilik duygusu 2) içsel yaşantıya güvenme 3) ilişkililiğin (relatedness) duyumsanması ya da izolasyonun olmaması. Eğer çocuk bu yetenekleri geliştiremezse kendilik duygusunun yokluğu ve/veya utanç duygusu ile uğraşır durur. Mollon (1984) kendilik dışarı yöneldiğinde cevapsız ve anlayışsız bir anne ortamıyla karşılaşırsa utanç yaşantısının ortaya çıktığını söylüyor. Eğer bebeğin uyaranı tolere edemeyeceği ve baş edemeyeceği kadar erken bir dönemde, anne fazla müdahale ederse yine utanç duygusu yaşanabilir. Mollon, utanca yatkın bireylerin annelerinin aşırı kontrol edici, babayı değersizleştiren ve çocuğun bağımsızlığına çeşitli şekillere engel olmaya ihtiyacı olan anneler olduğunu söyler. Bu kavramsallaştırma şekli, geçersiz kılıcı (invalidation) ve onaylamayan (disconfirmation) yaşantıların çocuğa özgü olmadığını, çocuğun içinde büyüdüğü ortamda var olduğunu düşündürmektedir. Bu ortamda çocuk ebeveyni ancak bağımlı, boyun eğici ve hayranlık duyan bir ilişki bağlamında içselleştirmesi mümkün olabilir. Daha olağan bir ortamda anne çocuğa uyum sağlarken, bu ortamda çocuk anne için "bir şey" olmak durumundadır ve bu yoğun ve acı dolu terkedilme duygularına yol açar.

Lear (1990) utanç ve küçük düşme yaşantılarının kendiliğe erken saldırıların sonucu olduğunu söylüyor. Bağlanmanın (attachment) olmamasına yoğun bir utanma ve dağılma (disintegrative) anksiyetesi eşlik eder, çünkü çocuğun kaçınılmaz bir şekilde çıkardığı sonuç ‘reddedildiğime göre kötü olmalıyım’dır. Cocuğun utanç duygusu yaşamaması için "becerebilme" ve kendini kontrol edebilme duygularını elde etmesi gereklidir. Kimlik duygusunun güvenli bir şekilde oluşumu esastır. Utanç duygusuyla ortaya çıkan sorular kimlikle ilişkilidir: “benim kimliğim nedir?” “benim kimliğim kime aittir?” “benim değerim nedir?”. Yeterlilik duygusu ve kendini değerli bulma - ki yeterlilik duygusu buna bağlıdır- ancak erken gelişim döneminde çocuğa değer veren ve onu olduğu gibi kabul eden "önemli diğeri"yle (significant other) ilişki içinde kazanılır. Bu düşünce psikanalitik kavramsallaştırmada önemli yer tutmuş olan Bion'un (containing) ve Winnicott'un (holding) kavramlarıyla desteklenmektedir. Utanmaya duyarlı hastayla çalışırken, onaylanmış olma ve değer veriliyor olma duygularını besleme ve desteklemenin terapinin birincil görevi olduğu, buradan yapılacak terapötik çıkarım olduğu söylenebilir.

Bakım veren kişilerin utanca-yatkın bireyin ortaya çıkmasında tek sorumlu olmadıklarını söylemek gerekir. Bebek gözlemleri bazı bebeklerin mizaç olarak daha fazla bakıma ihtiyaç duyduklarını ve bu nedenle daha “zor” bebekler olduklarını göstermektedir. Geniş aile, kardeşlerin ve toplum da gelişmekte olan çocuk üzerinde etki önemli oranda etki etmektedir. Gelişim boyunca, utanç duygusunu azaltan psişik yapılara sürekli biçimde etki eden faktörler vardır. Zaten böyle olmasaydı grup terapisinin patolojik düzeyde utanma duygusuna etkili olması mümkün olamazdı.

Çocuğun ebeyn ile kurduğu özdeşim de önemli görülmektedir. "Narsisizm Üzerine" adlı eserinde Freud (1914) diğerleriyle hatalı bir özdeşime ve bununla bağlantılı kendiliğin idealizasyonuna neden olan, çocukluk çağı özdeşimindeki bir bozukluktan söz eden ilk kişidir. Bu tip bir bozukluk şimdi bir tip narsisistik bozukluk olarak kavramsallaştırılabilir. Fairbairn (1952) utanç ve identifikasyon arasındaki ilişkiden bahseder ve utanç ile “kötü nesne” ile sürekli bir ilişki içinde olmanın bağlantılı olduğunu söyler. Çocuğun kendisiyle ilgili duyguları özdeşime bağlı olduğu için eğer ebeveynini kötü olarak algılarsa kendini de kötü olarak algılar. Sevgi hisleri de o zaman, ilişkilendirilerek utanç verici ve kötü olarak görülebilir.

Ebeveynin çocuğu zayıflığı, dağınıklığı, patavatsızlığı vs için ayıplaması, ebeveynin kendi duygu ve dürtülerini kabul etmemelerinin (disown) sonucudur. Ebeveynin çocukla ilgili algıları çocuğun gerçek davranışından bağımsızdır ve ebeveyn çocuğa yaptığı saldırının ona nasıl acı çektirdiğine de empati yapamamaktadır. Çocuğun suçlandığı "günahların" gerçekte ebeveynin kendilerine ait olan, kabul edemedikleri duygulara bağlı olduğunu görmek zor değildir. Bu bir çeşit günah keçisi arama davranışıdır ve utanca yatkın kişi kendisini günah keçisi olarak gördüğü için, bu davranış terapi grubu içinde de tekrarlanabilir. Grup içindeki bireyin utanma duygusunun kaynağı olan hatalı olduğu şeklindeki duygudan, daha sonra da utandırma durumunun tekrarından kurtarılabilmesi için, öncelikle bu tekrarların doğasının anlaşılması gereklidir.

Broucek (1982) utancın erken şekillerinin, bebeğin annesinin yüzünü tanımaya başladığı, yaşamın 4'üncü ayı kadar erken görüldüğünü söyler. İletişime hazır olan bebeğe annesinin uygun şekilde sıcak bir yanıt vermemesine bağlı olarak utanç gelişir. Utanç bebeğin "akut distres durumu"ndan kaynaklanır ve daha sonra farklılaşır. Bebeğin iletişimine cevap alamaması şok ve hayal kırıklığına yol açar. Bu akut distres durumu kendiliğin kendilik- tasarımı olarak ortaya çıkmasından önce meydana gelir. Bu nedenle Broucek'e göre utanç bebeğin kimliğini ve ilk bireyselliğini oluşturduğu zamanda ortaya çıkar. Ancak utancın ilk dördüncü aydan önce de öncüllerinin görüldüğünü söyleyen yazarlar da vardır.

Utanç

Suçluluk

Uyaran

Hayal kırıklığı, yenilme ya da ahlaki sınırları aşma

Kendiliğin eksikliği

İstemsiz: kendiliğin yapamaması, karşılıksız aşkta olduğu gibi

Diğeriyle karşılaşma, (ya da kendilik içinde)

Ahlaki sınırları aşma

Kendiliğin sorumlu olduğu bir olay ya da şey

İstemli: kendilik yapabilir

Kendilik içinde

Bilinçli içerik

Acı veren emosyon

Atonomik cevap: öfke, kızarma, göz yaşları

Kendiliğin global özellikleri

Kimlik düşünceleri: içsel sahne

Duygulanım olabilir yada olmayabilir

Atonomik cevap daha azdır

Kendiliğin özel aktiviteleri

Kimlik düşünceleri yoktur

Alanda kendiliğin pozisyonu

Kendilik pasiftir

Farkındalıkta self odaklanır

Kendilik- hayali ve bilinçliliği; kendiliğin çoğul fonksiyonları (“bölünmüştür”)

Kendilik aktiftir

Kendilik hareket ya da düşünce içinde erimiştir (absorbed)

Kendilik sağlamdır, sessizce işlev görür

Acıma, diğerinin yaralanmasından kaygı duyma

Hostilitenin doğası ve dışa vurumu

Küçük görülen öfke

Dışa vurumu suçluluk ve/veya diğerinin sevgisi ile bloke edilir; kendilik- yönelimlidir

Mizah ve paylaşılan gülme ile dışa vurma

Adil öfke

Kendine ve diğerine yönelim

Onarma eylemi içinde dışa vurma

Karakteristik bulgular

Depresyon; histeri; “duygulanım bozukluğu”

Obsesif; paronoya; “düşünce bozukluğu”

Utanç türevleri: aşağılanma, küçük düşme, mahcub olma, acı veren kendiliğin farkında olma, hayal kırıklığı, utangaçlık, komik duruma düşme