Utanç psikanalitik bir bakış açısıyla, bilinçli ya da bilinçdışı olarak, ideal bir noktayla karşılaştırılma sonrasında ortaya çıkan başarısızlık ya da küçük düşme duygusudur. Bu bölümde sosyal fobide en temel belirtilerden birisi olan utanmanın psikanalitik teoriyle nasıl açıklandığını anlatacağız. Bu bölümdeki açıklamalar psikanalitik teoriye uzak olan okuyucu için fazla teknik olmakla birlikte bir fikir verebileceğini düşünüyorum.
Erikson batı uygarlığında utanmanın erken dönemde ve kolayca suçluluk duygusuyla yer değiştirdiğini ve bu nedenle yeterince çalışılmamış bir emosyon olduğunu söylemektedir.
“Utanç birinin tamamen açıkta kaldığını ve kendisine bakıldığını varsaymasına dayalıdır: tek bir kelimeyle ifade edilecek olursa: kendiliğin- farkında oluştur (self- conscious). Kişi görünürdür, ancak bununla beraber görünür olmaya hazır değildir. Utanç göründüğünün farkında olmaktan ziyade görünmeye hazır olmamaktan kaynaklanan bir duygudur. Rüyalarımızda utancı yarı giyinik, pantolonumuz aşağıda bir durumda iken insanların bize baktıkları şeklinde görürüz. Erken dönemde utanç yüzü gizleme, oracıkta yerin dibine girme isteği şeklinde yaşanır. Bu bir bakıma kendiliğe yönelmiş öfkedir. Kişi dünyanın gözlerini yok etmek ister aslında. Ancak bunun yerine kendi görünmezliğini dilemek zorunda kalır. Bu potansiyel bazı ilkel insanlar tarafından kullanılan “utandırma” eğitim metodunda yaygındır. Görsel utanma işitsel utanmadan önce gelir. Kimsenin izlemediği durumda, süperegosu dışında hiç bir ses duymadığı durumda hissettiği kötü olduğu duygusudur. Böyle bir utandırma çocuk ayaklarının üzerinde durduğunda ve farkındalığı boyut ve güç olarak karşılaştırmaya imkan verdiği durumda ortaya çıkan küçük olma duygusunu kötüye kullanır.
Çok fazla utandırma gerçek bir uygun davranışa değil gizliden gizliye görünmediği zaman uygunsuz davranma eğilimine yol açar. Aşırı durumda da sapkın utanmazlığa yok açabilir. Asılmak üzere kalabalığın önünde darağacına çıkarılmış bir katil ıslah olmuş birisi gibi davranacağına kendisini seyreden kalabalığa “Allah gözlerinizi kör etsin” diye bağırır. Kaldırabileceğinin ötesinde utandırılan bir çocuk her ne kadar cesaret ya da duygusunu dile dökecek kelimelerden yoksun olsa da kronik bir meydan okuma duygulanımı taşır. Bir çocuğun ya da erişkinin kendisini, bedenini ve arzularını ‘kötü ve kirli’ olarak görmesi gerektiği şeklindeki baskılara dayanmasının ve kendisini yargılayanların yanılmazlığına inancının bir sınırı vardır. Bu durumda her şeyi tersine döndürme ve onların varlığını kötü olarak görme eğilimi vardır. Onlar uzaklaştığında hemen değişir.
Şüphe utancın kardeşidir. Utanç ayakta olma, açıkta kalmanın farkındalığına bağlı iken, şüphe bir ön ve bir arkanın, özellikle bir arkasının olduğunun farkında olmaya bağlıdır.
Reich (1960) kendilik saygısının düzenlenmesiyle ilgili yazısında narsisistik zedelenmeler sonrasında, çaresizlik, öfke ve anksiyete atakları yaşayan ve grandiöz fantazileri ve kısıtlı nesne ilişkileri ve kendilik saygısında şişme olan bir narsist tipinden bahseder. Reich inciten idealize nesneye karşı duyulan aşağılamanın, “utandıran açıkta kalma (exposure)” duygusunun bir yansıması olan kendiliğe döndüğünü belirtir.
Jacobson (1964) ego ideal bağlamında kırılganlık ve başarısızlık duygularını incelemiştir. Bunları narsisism ve yıkıcı erken nesnelerle ilişkili görmüştür. Jacobson hastalarında utanma reaksiyonu ve aşağılık dugyularına karşı eğilim farketmiştir. Utancın açıkta kalma (kontolün olmaması) ve başaramama (penise imrenmeye göndermede bulunarak) sonucunda oluştuğunu ileri sürmüştür. Kohut’un öncülü olarak, Jacobson utancın sıklıkla, bireyin çatışmalarını değil eksiklikleri yansıttığını belirtmiştir. Pasif, masoşistik ve bağımlı eğilimler vardır; bunlar beceriksizliğe yol açar ve utanç ve aşağılık duyguları oluşur.
Jacobson (1964) ego ideal bağlamında kırılganlık ve başarısızlık duygularını incelemiştir. Buları narsisizm ve yıkıcı erken nesnelerle ilişkili görmüştür. Jacobson hastalarında utanma reaksiyonu ve aşağılık duygularına karşı eğilim fark etmiştir. Utancın açıkta kalma (kontolün olmaması) ve başaramama (failure) (penise imrenmeye göndermede bulunarak) sonucunda oluştuğunu ileri sürmüştür.
Kohut’un öncülü olarak Jacobson, utancın sıklıkla, bireyin kendisini onaramayacağı (remedying) şeklindeki eksiklikleri (çatışmaları değil) yansıttığını belirtmiştir. Pasif, masoşistik ve bağımlı eğilimler vardır; bunlar utanç ve aşağılık duygularını uyaran beceriksizliğe yol açar.
Spero (1984) utancın negatif ego ideallerinden yani hiç bir zaman tam olarak içselleştirilememiş olan süperego yapılarından kaynaklandığını söyler. Bu süperego elemanları, identifikasyon ile elde edilen bütün nesnelerin (whole objects) içselleştirilmelerine tezat bir biçimde, introjectler ve bölünmüş (split) nesne tasarımlarıdır. Spero utancın ‘kararsız kendilik – diğeri sınırı’nı ve kendilik yapısına yabancı olarak kalan negatif ve değersizleştirici içselleştirilmiş nesne tasarımlarını yansıttığını ileri sürer.
Mahler’den ödünç alarak, Spero’ya göre, kendilik- nesne ayrımlaşması yetersizdir ve bunun sonucu olarak; “gözleyen diğeri”nin haset etmesi, kendiliğin sınırlarında erime tehlikesine neden olur; kendiliğin ayrı ve biricik kimliği tehdit altındadır. “Introject”ler ve kısmi nesne tasarımları gerçek özdeşimlere baskın gelir ve kendiliğin ayrı ve biricik varlığını tehdit eder.
Kingston (1983) utancı “kendilik-narsisizm”inden “nesne-narsisizm”ine doğru bir hareket olarak algılayabileceğimizi söyler. Kendilik-narsisizmi kararlı, bütünleşmiş ve pozitif kendilik-tasarımı olarak tanımlanır. Kendilik- imgesi’nin kolayca negatife dönebildiği durumlarda (narsisistik kırılganlık) kendilik- narsisizminde bozukluklar olur. Nesne- narsisizmi, kendilik sınırlarının bütünlüğünü korumak için kendilik- nesne ayrımlaşmasının ve sınırlarının kolayca silikleşerek, önemli nesnelerden anksiyöz bir geri çekilmeye yol açtığı ilkel bir nesne ilişkisidir. Ortaya çıkan davranış diğerlerine karşı kendine yeterli bir görünüm sergileme, ihtiyacın inkarı ve kayıtsızlıktır. Narsisistik bozukluk, simbiyozu koruma ihtiyacında olan ebeveynlerle ayrımlaşmadaki erken zorluktan kaynağını alır.
Kingston utancı, diğerleriyle ilişkide olmanın zorluğu karşısında, acı veren kendilik-farkındağını ve ayrı bir kimliği (kendilik-narsisizmi) gösteren bir sinyal anksiyetesi olarak tanımlar. Kendiliğin farklında olmanın bu anksiyetesi, ihtiyacı, bağımlılığı, çatışmaları, anlamı ve mükemmel olamamayı inkar etme isteğine yol açar. Bu nedenle utanç “nesne- narsisizmi”ne hareketle bir geri çekiliştir. Erikson’un (1950) utanç/şüphe formülasyonuna benzer bir şekilde, utancı gelişimsel olarak “ebeveynin biricik kişisel kimliği ihlal eden ya da dikkate almayan fakat yakınlık, sevgi ve onay sunan beklentilerine ulaşma çabası” olarak görür.
Özet olarak; İdeal kendilik ya da ego ideal kavramları, utancı grandiözite ve mükemmellik arzusu ile nesnelerden ayrı ve onlara muhtaç olduğunu fark etmiş olmaktan kaynaklanan yetersiz, hatalı ve aşağı arkaik kendilik arasındaki gerilim yaratan diyalektik olarak görmemizi sağlıyor. Bu nedenle kendilik önce yalnız, ayrı ve küçük olarak algılanır ve gradiöz bir şekilde ideal olanıyla tekrar birleşmeye çabalar; utanç ve narsisizm birbirini bu şekilde şekillendirir. Bir tarafta otonomi diğer yanda fantezideki ideal ile birleşmek için içsel bir arzu temel gerilimdir. Terapide ise mesele bu iki arzunun nasıl bütünleştirileceğidir.
Kohut kendiliği “üretici insiyatifin, ‘ben çalışıyorum, ben yapıyorum’ coşkulu deneyiminin merkezi” olarak tanımlamıştır (1970). Kohut utancın ego narsisistik (ideal) kendiliğin eksibisyonist isteklerine uygun bir çıkış sunamaması durumunda ortaya çıktığını söyler (1966). Diğer bir ifadeyle, narsisistik kendiliğin grandiözitesi baskın olduğu durumdaki başarısızlık duygusu olarak yaşanır. Güçlü idealler karşısında, göreceli ego zayıflığının olduğu durumda, narsisistik kişinin egosunun içselleştirilmiş eksibisyonismin baskısı altında kalması utanca yol açar.
Utanca yatkın kişi hırslıdır ve ahlaki mükemmellik ve dışsal başarı arayışı içinde bütün başarısızlıklara yanıt vermektedir. Kohut, iyileşmenin narsisistik yatırımda bir dönüşüm (shift) olması ile gerçekleştiğine inanır. Hasta narsisistik yatırımın bir kısmını analistin idealizasyonuna döndürür (shift). Böylece analistin idealizasyonu ve empatik başarısızlıkların işlenmesi yoluyla, hastanın eksibisyonistik grandiöz kendiliği daha gerçek bir kendilik-saygısına ve kararlı-kendiliğe dönüşür.
Utanç ve Tedavi
Utanç eksibisyonizm ve grandiöziteye karşı bir savunma değildir, primer bir duygulanım olarak başka savunmaların gelişmesine neden olabilir. Terapistin kendi utanç duygularını analiz etmemiş olması hastadaki utanç duygusuyla çakışarak bu duyguların fark edilmemesi ve işlenmemesi sonucunu doğurur.
Utanç terapi sırasında çeşitli şekillerde, sıklıkla gizli bir şekilde ortaya çıkar. Hasta nadiren utancından açıkça bahseder (kısmen bu utancın bilinçdışı doğası nedeniyledir), bunun yerine değersiz, komik ya da aptal hissettiğini söyler. Utanmanın dilini, utanmayla ilgili savunmaları (bağımlılık, inkar, geri çekilme, öfke, mükemmelliyetçilik, eksibisyonizm, kibir) öğrenmek faydalı olacaktır. Dürtü kontrol sorunları olan hastalarda hemen her zaman utanç mevcuttur.
Utanç değişik patolojilerin tedavisinde farklı önemlere sahiptir. Nevrotik için, ödipal agresyon, yarışma ve arzulara karşı savunmacı bir pasiviteyi yansıtan, eylemdeki başarısızlıkla ilişkilidir. Primer özsevisel fenomeni olan hastalar için utangaçlık daha yaygındır ve narsisistik (özsevisel) duyarlılığın bütün şekillerinde ön planda yer alır. Bu hastalarda savunma daha aktif ve ilkeldir, sıklıkla yansıtmalı özdeşimin göstergeleridir.
Utangaçlık aynalama (mirroring) ya da idealizayon (ülküleştirm) süreçlerinde kendilik nesnesinin başarızlığının göstergesi olabilir. Utangaçlık duygusu her hasta biriciktir ve utangaçlığın bu farklı görünümleri ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Utangaçlık kendisini gizleyebilir; altta yatan çatışmaların ve orijinal sorunların gerçek anlamda işlenebilmesi için utancın işlevleri terapinin asıl uğraş alanı olabilir. Bu utancın birincil mesele olduğu ve dinamik çatışmaların etkileşimlerinin yerini aldığı anlamına gelmez, hastalar için büyük ve birincil derecede önemi olabileceği anlamına gelir.
RSS Facebook Twitter ilicMedia