Baskın karakterdeki bir kadının, güçlü ama yumuşak huylu bir erkekle evliliğinde kocasını kaba kuvvet kullanmaya zorlaması gibi karmaşık bir temayı eğlenceli bir şekilde işleyen güzel bir film.
Orijinal adı: The Quiet Man
1952 ABD - Tür: Komedi
IMDB Puanı: 7.9/10
Yönetmen: John Ford
Senaryo: Maurice Walsh
Oyuncular: John Wayne (Sean Thornton), Maureen O'Hara (Mary Kate Danaher), Barry Fitzgerald (Michaleen Oge Flynn), Ward Bond (Father Peter Lonergan), Victor McLaglen (Squire 'Red' Will Danaher), Mildred Natwick (The Widow Sarah Tillane)
Konusu ve yorum: Bu filmin adı Türkçeye “Sessiz Adam” ve “Kadın Satılmaz” şeklinde iki farklı şekilde çevrilmiş. Filmin konusu 1920’lerde geçiyor. Sean Thornton bir maçta rakibininin ölümüne neden olduktan sonra boks yapmaktan vazgeçer ve Amerika’dan doğduğu İrlanda’daki köye geri döner. Bir zamanlar anne babasıyla yaşadığı çiftliği satın alır. Bu çiftlikte gözü olan ama bir türlü dul sahibinden satın alamamış komşu çiftçinin güzel kız kardeşi Mary Kate Danaher’le karşılaşır. Mary Kate’in son derece katı ve kavgacı olan ağabeyi evlenmelerine karşı çıkar. Gerçi Mary Kate’in de çok yumuşak başlı olduğu söylenemez ama o da Sean’dan hoşlanmıştır.
Köylü, bu sessiz adamdan hoşlanmıştır ve Mary Kate’le evlenebilmesi için abisine bir komplo hazırlarlar. Köyün zengin duluyla evlenmek isteyen Mary Kate’in abisine dul kadının aynı eve ikinci bir kadın olarak gelin gelmek istemediği için kendisiyle evlenmeyi reddettiği ve kız kardeşinin Sean’la evlenmesine izin verirse kendisinin de bu dul kadınla evlenebileceğini söylerler. Komplo işe yarar, Mary ve Sean evlenirler. Ancak komplo nikâhtan hemen sonra anlaşılınca, abisi Mary’nin çeyizini vermeyi reddeder.
Mary çeyiz geleneğini çok önemsediği için çeyizini getirinceye kadar Sean’la gerdeğe girmeyeceğini söyler. Hatta işi inada bindirir ve çeyizini abisinden almadığı için kocasını korkaklıkla suçlayarak evden kaçmaya bile kalkar. Oysa eski bir boksör olan Sean sadece kimseyle kavga etmek istememektedir. Başka çare kalmayınca kaba kuvvete başvurur ve sevdiği kadını sürükleye sürükleye köye geri getirir. Hiç istemediği halde Mary’nin kalın çeneli abisiyle kavga etmeyi de kabul eder. Görünen o ki Sean, haşin mizaçlı Mary’nin gözünde erkek olmayı ancak o zaman başarır. Bir sürü erkeğin arasında erkek gibi büyümüş olan Mary sanki ancak kendisini zaptedebilecek kadar güçlü bir erkek karşısında yeterince kadın hissedebilmektedir. Dinsizin hakkından imansız gelir derler ya biraz öyle bir şey.
Mary’nin bir taraftan erkek gibi kocasıyla didişip kavga ederken, ancak kocası gücünü gösterdikten sonra “sen abimle kavga et, ben eve gidip yemeğini hazırlıyacağım” diyerek kadın rolüne girmesi ilginç. Bazı erkek gibi kadınların, kocalarını fazla yumuşak olduğu için suçladığını çok görmüşümdür. Bu tür erkekler ya eşlerinden daha erkek olmayı başarırlar, eşlerinin gözünde erkek olabilmek için. Bu durumda evlilik belki kurtulur, belki de kadın ilişkiyi bitirir. Çoğunlukla sert eşlerine boyun eğen erkekler, eşlerinin en zayıf anını kollarlar ve o zaman darbeyi indirirler. Ya eşleri gebe kalınca ya da doğum yapınca, kendilerine en çok ihtiyaç duyduğu anda intikamlarını alır, öylece bırakıverirler. Eğer daha uzun süre sabrederlerse, orta yaşları geçtiklerinde kendilerine güven kazanmayı başarırlarsa, bu özgüvenlerini yıllardır kendilerini yeterince erkek gibi hissettirmemiş karıylarıyla ilişkilerini düzeltmek için harcamak yerine daha genç bir kadın bulup eşlerini terk ediverirler. Orta yaşı geçen ve yeni bir hayat kurması artık zor olan kadın, neye uğradığını şaşırır ve süreçteki katkısını göremediği için erkeği suçlar. Bu söylediklerimden filmdeki köylü kadının Sean’ın eline bir sopa verip, “al bununla karını döversin” tavrını onayladığım gibi bir şey çıkarılmasın sakın. Ancak yumuşak huylu bir erkek ve baskın karakterdeki bir kadının evliliğinde neler olabileceğine dair bir uyarıda bulunmak istedim sadece.
Bu arada filme birilerinin “kadın satılmaz” diye Türkçe bir isim yakıştırması da bir acayip olmuş doğrusu. Ne alakası var anlamadım. Filmde Mary’nin abisine başlık parası falan verilmiyor. Tam tersine Mary kendisinin hazırladığı ve biriktirdiği çeyiz eşyalarını ve paralarını abisinden almaya uğraşıyor.
Bu film bana Türkan Şoray’lı, Kadir İnanır’lı Türk filmlerini çağrıştırdı. Farklı zaman dilimlerinde de yaşansa dünyanın her yerinde evlilik geleneklerinin, kadın erkek ilişkilerinin birbirinden çok da farklı olmadığını düşündüm filmi seyrederken. Filmde İrlanda geleneklerine göre, evlilik düşünen kadın ve erkeğin evlilik öncesinde ancak bir büyüğün gözetimi altında birbirilerini tanımak için gezmelerine izin veriliyor. Bizim neslimiz Amerika ve Avrupa’daki kadın erkek ilişkilerini günümüz penceresinden tanıdığı için, insana bir batı filminde bu kadar geleneksellik biraz garip geliyor açık konuşmak gerekirse. Bu anlamda kadın erkek ilişkilerindeki son yüz yıl içindeki değişimlere sosyolojik ve tarihsel açıdan bakma fırsatı sunan bir film oluyor çekiminden 60 yıl sonra seyredildiğinde.
Süper bir komedi filmi olduğunu söyleyemem ama kesinlikle eğlenceli bir film. Filmdeki köy ve kır manzaraları filmi daha da keyifli hale getiriyor. Keşke böyle bir köyde yaşama fırsatım olsaydı diye içinizden geçirebilirsiniz filmi seyrederken. İyi seyirler.
Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy
RSS Facebook Twitter ilicMedia