Başta iletişim hataları olmak üzere, evlilikte sık yapılan hatalardan örneklerle dolu, bir evlilik okulu’nda ders olarak işlenebilecek bir film.
1989 Türkiye – Tür: Aşk, Dram
IMDB Puanı: yok; Benim puanım: 9/10
Yönetmen: Şahin Gök
Senaryo: Safa Önal
Yapımcı: Nazmi Özer
Oyuncular: Berhan Şimşek (Orhan); Serpil Çakmaklı (Mehtap/Nevin); Hülya Erçel (Sibel); İhsan Devrim (Patron Nizamettin); Duygu Ankara (Mehtap'ın Arkadaşı); Ayten Erman (Lamia); İhsan Baysal (Rıfat); Ehat Alinçe (Ruşen); Erol Özkök (Rıfat); Yüksel Gözen (Genel Müdür); Sedef Ecer (Ayla); Filiz Bayraktar (Hizmetçi); Erol Şen; Tuncer Vezir
Konusu ve yorum: Film Orhan’ın işe gitmek üzere sahah kalkıp hazırlandığı sahneyle başlar. Karısına seslenir: “Karıcığım, karıcığım, uyan artık, Sibeeel, karıcığım, huhuu, hadi, hadi canım.” Karısı “Git başımdan.” deyince bu kez sert bir ses tonuyla “Kalksana be, saat dokuza geliyor.” diye bağırır. Orhan ve Sibel’in kötü bir evlilik hayatı olduğunu anlıyoruz. Mutfak rezalet durumdadır. Orhan kendi kendine kahvaltı hazırlar ve işe gider. Patron’un işyerindeki dört mühendisten birini şef yapacağını ve maaşını arttıracağını öğrenir. İşin kötü tarafı Patron Nizamettin, çalışanlarının özel hayatlarına, evlilik hayatına önem vermektedir. Kararını her mühendisin evlilik hayatını tetkik ederek verecektir. Akşam eve gidip karısına durumu anlatır. Karısı hiç oralı olmaz. Hatta kavga ederler ve kadın eşyasını toplayıp annesinin evine gider. Arkadaşları bu gitgelleri o kadar çok duymuşlardır ki, Orhan “bu kez bitti” dediğinde sadece gülerler. Anlaşılan o ki bu çift yalnızca sık kavga etmekle kalmayıp, sık sık ayrılıp tekrar bir araya gelmektedir. Akşam olunca Orhan karısına yalvarıp tekrar eve çağırmak niyetiyle çiçekçiye uğrar. Daha sonra önce biraz içeyim derken, iyice kafayı bulur. Bu sırada Mehtap takma adıyla pavyonda çalışan Nevin’le tanışır. Nevin ayakta duramayacak kadar sarhoş olan Orhan’ı evine götürür. Bu arada karısı annesinin evinde, her zamanki gibi kocasının gelip özür dilemesini beklemektedir ama Orhan gelmez. Tesadüf o ya, patron ertesi sabah eve gelir ve Nevin’i Orhan’ın karısı zanneder. Nevin durumu kurtarır ancak patron’un tekrar ziyaret etmesi ihtimali nedeniyle karı koca rolüne devam etmeleri gerekecektir. Bu arada gerçek eş sabırsızlanmaya başlamıştır. Orhan’ın hemen aynı gün içinde geri adım atıp yalvarmaması, yıllardır oynanılan oyunu bozmuştur. Sibel’in aklı başına gelir, evine döner ve Nevin’le karşılaşır.
Bu film, Tarık Tarcan ve Ahu Tuğba'nın oynadığı 1988 yapımı “Evcilik Oyunu”, Mine Mutlu'nun oynadığı 1975 yapımı “Kadınım” filmleriyle aynı senaryoyu paylaşıyor. Günlük yaşamda karşılaşılma ihtimali düşük tesadüflerle dolu bir film olsa da evlilik adına önemli dersler veren, mesaj dolu bir film bu. Sibel ve Orhan’ın evliliklerindeki sorunları birçok çift yaşıyor olabilir. Filmdeki kavga sahneleri bize, sorunları çözmek için ne yapılmaması gerektiğini ve evlilikteki iletişim hatalarını çok güzel anlatıyor. Çoğu evlilikte olduğu gibi, basit meselelerin doğru ifade edilememesi nedeniyle büyük kavgalar çıkıyor. Örneğin “Temiz çorap bulamıyorum” diyen Orhan’a Sibel’in cevabı “Biraz daha ara bulursun.” olur. Elbette filmin başında Orhan “Sabah çayı demlesen, öpüp işe göndersen.” şeklindeki talebine Sibel’in verdiği cevap hiçbir sorunun tek taraflı hatalardan kaynaklanmadığını gösteriyor: “Zamanında yaptık da ne oldu, gece bağır çağır, sabah iş bekle, yok öyle şey.” Eğer Sibel’in bu ifadesi doğruysa, Orhan’ın mükemmeliyetçi yapısı nedeniyle, eşinin çabalarını takdir etmek yerine, hatalarını gösterip durması nedeniyle de Sibel zaman içinde daha fazlası yerine daha azını yapmaya başlamış olabilir.
Filmde kadının geleneksel rolüne fazla vurgu yapıldığını düşünebilirsiniz. Filmin sonlarına doğru Nevin’in söylediği “Erkeğimizin kıymetini herkesden daha çok biliriz. Ama şansımız kesik.” sözleri de “erkeğinizin kıymetini bilin” tarzında bir mesaj gibi duruyor. Ancak erkeğin para kazanmak üzere çalıştığı, kadının evde “oturduğu” bir evlilik modeli içinde yaşıyorsanız, eğer ailenin ekonomisi ev işleri için bir başkasını çalıştırmayı mümkün kılmıyorsa, ev işlerinden ister istemez kadın sorumlu olacaktır. Bu da bir realite. Filmde gördüğümüz kadarıyla Sibel’in annesi de sürekli yatan, konken partilerinde gezen bir kadındır ama evde hizmetçi çalıştırabilecek bir ekonomik güce sahiptir. Sibel, böyle bir ailede büyümüş olduğu için olsa gerek, kendi evliliğinde de aynı yaşam tarzını sürdürmek istemektedir. Oysa eşinin sağladığı imkânlar böyle bir hayatı sürdürmesine izin vermez. İçinde büyüdüğümüz ailede öğrendiklerimizi ve yaşadıklarımızı kendi evliliğimizde de beklemek, birçoğumuzun sık yaptığı bir hatadır.
Bu filmde çok çok önemli bir detay var: Aynı kavga tarzının ve iletişim hatasının yıllar boyu sürdürülmesi. Sibel her zaman yaptığı gibi kavgadan sonra annesine gidiyor ve Orhan her zaman yaptığı gibi dayanamayıp bir gün geçmeden gidip karısına yalvarıyor. Orhan’ın Nevin’le karşılaştığı gün her zamanki rutin bozuluyor ve belki de ilk kez, Sibel eşini gerçekten kaybedebileceğini düşünerek kendi hatalarını sorgulamayı başarıyor. Tabii ki bu bir film, gerçek hayatta bu kadar dramatik bir değişikliğin gerçekleşmesi hiç de kolay değil. Bu durumu bana hatırlatan bir kadın görmüştüm. Kadın uzun süredir devam eden evliliğini kurtarmak için bana başvurmuştu. Yıllardır kocasına her kavgada seni boşayacağım diyor, kocası da onu ikna etmeye çalışıyordu. Yirmi yıllık evliliklerinde geçenlerde ilk kez kocası “tamam boşanalım, istediğini yapabilirsin, artık kabullendim” dediğinde kadının kafasına dank etmiş ve boşanmayı gerçekten isteyip istemediğini, kendisinin de bir yerlerde hata yapıyor olabilme ihtimalini sorgulamaya başlamıştı. Bu kadını yardım aramaya iten de bu sorgulama olmuştu. Bu kadar mı basit? Bazen evet. Sakın yanlış anlaşılmasın, benzer sorun yaşayan çiftlere mucizevî bir çözüm sunduğum zannedilmesin. Eğer aynı kavgayı sürekli yapıyorsanız, filmdeki gibi sık sık ayrılıp birleşiyorsanız, durun ve düşünün, bu kez farklı bir şey deneyin. Denmediğiniz bir şeyi deneyin. Eğer ne yapmanız gerektiğinden emin olamıyorsanız, bir evlilik terapisti size yardımcı olabilir. Birçok çift aynı hatayı tekrarlayıp durduklarının bile farkında olmayabiliyor. Çifte “şöyle yapın” diyorsunuz, hemen cevap geliyor, “biz onu denedik”. “Böyle yapın” diyorsunuz, “onu da denedik” diyorlar. Uzun yıllar içinde benim gördüğüm şu ki, aslında hiçbir yöntemi tam olarak denemiş olmuyorlar. Filmin başındaki seyrediyoruz, Orhan önce kibarca uyandırmaya çalışıyor, buraya kadar iyi ama istediği cevabı alamayınca hemen sertleşiyor, böylece az önceki kibarlığının hiç bir anlamı kalmıyor. Oysa hemen o an sert bir tepki vermek yerine, akşam yemeğinden sonra sakince otururken, eşinden ne beklediğini söylemiş olsaydı, belki de Sibel akşama kadar düşünüp kocasına haksızlık ettiğine karar vermiş olacaktı ve eşinin talebini makul bulacaktı.
Bu filmin sonu da aslında çok çarpıcı. Mutlu son mu, mutsuz son mu karar veremiyoruz. Bazen biri için mutlu son, bir başkası için mutsuz son olabiliyor. Filmin son sahnesinde kafamız biraz karışıyor. Patron ve Nevin’in sarılıp ağladıkları sahne biraz fantastik ama çok dokunaklı. Hepimiz için eşimiz biraz anne, biraz babadır ve onlardan beklediklerimizi bekleriz ister istemez eşimizden. Bu sahnede adeta Nevin’in iç dünyasından kopup gelmiş babası gibi birden karşısına çıkıveriyor patron Nizamettin. Neredeyse bir rüya gibi.
Özellikle sık kavga eden bir çiftseniz kesinlikle bu filmi izlemenizi tavsiye ediyorum. İyi seyirler.
Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy
RSS Facebook Twitter ilicMedia