ruhikizi

Evlilik, Aşk ve Kadın Erkek İlişkileri Üzerine Filmler

Öldüren Cazibe

evlilik, aldatma, öldüren cazibe, Anne Archer, Michael DouglasOrijinal adı: Fatal Attraction
1987 ABD yapımı
Dram, Gerilim, Psikolojik, Erotik

Yönetmen: Adrian Lyne

Oyuncular: Michael Douglas, Glenn Close, Jane Krakowski, Anne Archer, Lois Smith

Yorum: Evlilik ve aldatma üzerine bir film daha. Seyretmeden önce filmin içeriğiyle ilgili kabaca bir fikrim vardı, en azından bazı erotik sahneler olduğunu biliyordum. Doğrusu filmin başlangıcı bu yüzden beni şaşırttı. Üzerini kirli bir dumanın kapladığı, fabrika binalarına benzeyen binalar ve şehrin gürültüsü içinde kamera bir evin penceresine yönelir. Sonra evin içine girer ve tek çocuklu ve bir köpekli bir karı kocanın bir partiye gitmek üzere hazırlanmasını seyrederiz. Gelir düzeyi pek de iyi olmayan bir aile olduğunu düşündüren dar bir evde çocuk televizyon seyrederken baba konsantre olabilmek için kulaklık takmıştır. Sonradan başarılı bir Avukat olduğunu öğrendiğimde bu kadar başarılı insanların bile zar zor iyi bir evde oturmayı ancak başarabildiklerini düşünerek filmin bir kapitalizm eleştirisi olduğuna iyice kanaat getirdim. Gerçi Dan ve Beth daha sonra güzel bir eve taşınırlar (Amerika’lıların rüyası budur ya!)

öldüren cazibe, glenn close, evlilik, aldatmaKarı koca gittikleri partide adeta bir otobüse binmiş gibi bir kalabalık gürültü içinde birbiriyle sohbet etmeye çalışmaktadır. Şehirde bizi bunaltan ve kaçış hayalleri kurduran bir şey daha dedim kendi kendime ve filmin nasıl olup da erotik bir gerilim filmine dönüşeceğini doğrusu merak ettim.

Partide Dan bir kadınla (Alex) tanışır, bakışıyla duruşuyla baştan çıkaran ama son derece vasat bir kadınla. Filmin başında Dan'in karısı Beth'in evde neden iç çamaşırıyla gösterildiğini o an anladım. Bu mutlu ev erkeği çekici bir kadınla evlidir ama bu vasat kadın tarafından baştan çıkarılmak üzeredir. Film ilk mesajlarını vermeye başlar: Kalabalık pis bir şehirde işten bunalmış bir erkek ne kadar güzel bir kadınla ne kadar mutlu bir evlilik içinde olsa da baştan çıkarılma olasılığı her zaman vardır!

Yağmurlu bir havada Dan ve Alex tesadüfen karşılaşırlar. Ancak birlikte bir kahve içme fikri tesadüf değildir. Yağmurdan kaçma bahanesiyle bir cafeye giderler. (Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak diye buna derim ben!) Cafe'deki sohbet ilginç bir şekilde gelişir. Her ikisinin de kafasında olan şeyi üstü kapalı bir şekilde konuşurken, Dan "bugün ne yapacağımız sana bağlı" deyince Alex'in cevabı kadın erkek eşitliğine vurgu yapar: "sana da bağlı." Klasik olarak erkek zaten ister ama kadın sınır koyar. Alex’in cevabı bu kadın için hiç de öyle olmadığını göstermektedir. Eşinin şehir dışında olduğu o hafta sonunu Alex'le geçirir. Ateşli erotik sahnelerin filmin tamamı içinde sadece bu araya sıkıştırılmış olması da bir erkeğin bütün hayatı içinde bir hafta sonu kaçamağının ne kadar küçük bir yer tutacağını adeta göstermektedir.

Alex'i bırakıp evine dönmek isteyince Alex bileklerini keser ve Dan eve gidemez. Terk edilmeye karşı aşırı duyarlılık ve kendine zarar verici davranışlar, borderline (sınırda) kişilik bozukluğunun bir belirtisidir. Alex'in bu sağlıksız tepkisine rağmen işi nerelere kadar götürebileceğini Dan anlayamaz. Alex'in karakter bozukluğu ve saldırganlığı filme gerilim katmakla birlikte asıl mesajı gölgelediğini düşünüyorum. Elbette bu bir film ve gişeye de oynayacak! Filmde sonradan fark ettiğim bir detay var. Dublajlı filmde acaba yanlış mı çevrildi diye düşündüğüm bir detay. Dan ve Beth'in kısa kesilmiş saçlarıyla bir oğulları olduğunu düşünmüştüm filmin başında ama Dan kendini anlatırken bir kızı olduğunu söyleyince, Alex’in cinselliği bir erkek gibi yaşamasıyla bu detayın ilişkili olabileceğini düşündüm.

Film daha sonra tam bir gerilime bürünür. Alex Dan’in peşini bırakmaz, işyerine hatta evine kadar gider ve karısıyla tanışır. Evlerinin penceresinden gördüğü mutlu aile saadetiyle çileden çıkar ve hafta sonu gizlice eve girerek, küçük kızın tavşanını tencerede pişirir! Beth tavşanı tencerede haşlanırken bulunca Dan her şeyi anlatmak zorunda kalır. Burada da ilginç bir detay var. Beth’in ilk sorduğu soru “onu seviyor musun?” olur. Kadın aldatınca erkeği en çok yatıp yatmadıkları ilgilendirirmiş, erkek aldatınca da kadına aşık olup olmadığı! Kadın ve erkeğin aldatmaya bakışına dair ne kadar doğru olduğundan henüz emin olamadığım bir klişe. Dan evi bir süre terk etmek zorunda kalır ama okul çıkışında kızını Alex’in gizlice alıp gezdirmesiyle gelişen olaylar zincirinde tekrar bir araya gelirler. Film nasıl mı bitiyor? Film sonlarını söylemiyorum yorumlarımda. Yalnızca karısını aldatan erkeklere değil, yuva bozmaya çalışan kadınlara da oturaklı bir mesaj verdiğini söylemekle yetineyim!

Buraya kadar yorumumu abartılı mı buluyorsunuz? Ben de benzer şeyler düşünen oldu mu acaba diye merak edip bir inceleme yaptığımda bakın nelere rastladım. Amerika'da 1970'lerdeki liberalizm ve feminizm hareketlerinin 1980'lere gelindiğinde ters bir tepkiyle karşılaştığından söz ediliyor. Bromley ve Hewitt, bu yıllarda kadın ve erkek rollerinin yeniden geleneksel olana doğru bir dönüşüm gösterdiğini ve bu bağlamda "Öldüren Cazibe" filminin "eğer geleneksel normları çiğnerseniz cezalandırılırsınız" mesajını verdiğini anlatıyor. Bromley ve Hewitt filmin psikososyolojik analizini yaptıkları makalelerinde kariyere yönelen kadınların yalnızca kadınsı olmayan bir şekilde algılanmakla kalmayıp yıkıcı olarak da algılandıkları mesajını verdiğini söylüyorlar. Başka bir yerde de, evli ve her şeye sahip erkeklerin bir kaçamak için aldıkları risklere değip değmediğini sorarak "Ölümcül Cazibe'nin sinemalarda gösterime girdiği yıl olan 1987 evli erkeklerin hayatında bir dönüm noktası oldu" deniyor. Sizin hayatınızda da bir dönüm noktası olur mu bilmem, bu gözle bir (daha) seyredin isterseniz.

Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy

Kaynak: Susan Bromley, Pamela Hewitt. Fatal Attraction: The Sinister side of Women's Conflict about Career and Family. The Journal of Popular Culture 1992; 26(3): 17–23.