Oyuncular: Hanna Schygulla, Klaus Löwitsch, Ivan Desny, Gisela Uhlen, George Eagles
Yorum: Film yönetmenin savaş sonrası Almanya'sını anlatan üçlemesinden biri (Maria Braun'un Evliliği, Veronika Voss ve Lola). Filmi farklı açılardan yorumlamak mümkün. Savaş sonrasında Almanya'nın Amerika karşısındaki duruşu filmde Maria'nın Amerikalı askerle ilişkisinde sembolize ediliyor. Filmin ahlaki yorumlarına da rastlayabilirsiniz. Ama ben filmin ahlaki yanından çok insani yanının çok daha ağır bastığı kanaatindeyim. Filmin başında Maria savaştan dönmeyen kocasını aramaktadır. Kocası savaştan dönmeyen yakın arkadaşı, kocasının öldüğüne karar vererek Amerikan askerlerin eğlence için gittiği bir barda çalışmakta ve savaş sonrasındaki zor koşullarda ihtiyaçlarını karşılamak için onlarla birlikte olmaktadır.
Maria ise sırtında kocasının fotoğrafı olan bir aranıyor tabelası ile sokaklarda dolaşmaktır ve ümidini yitirmemiştir. Uzun süre direnir, ancak kocasının öldüğü haberi gelince arkadaşının barında tanıştığı bir Amerikalı askerle ilişkiye girer. Çekici bir kadının bütün zor şartlara rağmen evlilik yeminine sadakatine hayran olursunuz filmin bu kısmında. Ahlaki açıdan bakıyorsanız Amerikalıyla ilişkiye girmesi o noktada sizi hayal kırıklığına uğratabilir.
İşin insani yanına gelince birçok vesileyle söylediğim gibi her insanın bir kırılma noktası vardır ve Maria'nın kırılma noktası kocasının ölüm haberi olmuştur. Oysa kocası geri döner ve Maria biraz da kaza ile Amerikalıyı öldürür ve kocası suçu üstlenerek hapse girer. Maria için artık roller tamamen değişmiştir. Filmin başındaki her şeye rağmen sadakatini sürdüren romantik kadının yerini tamamen pragmatik bir kadın alır. Kocasıyla bağlantısını koparmaz ama cazibesini kullanarak iş hayatında yükselir. Bir erkekle birlikte olduğunu ama onu beklediğini kocasına da açıkça söyler. Birlikte olduğu erkeklere de asla kendileriyle evlenmeyeceğini söyler. Maria'nın bir taraftan cinselliği çıkarları için kullanırken yine de dürüst ve ahlaklı bir tutumun devam ettiği düşünülebilir.
Filmi seyrederken birçok yerde acaba ben olsaydım ne yapardım diye kendine sormak zorunda kalıyor insan. Açlık ve yokluğun ahlaki yargıları tamamen dejenere etmese de nasıl da değiştirebileceğini, evlilik hakkında kafamızdaki kalıpları sarsabileceğini gösteren bir film.
Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy
RSS Facebook Twitter ilicMedia