Yazarlar: Vladimir Nabokov (senaryo), Vladimir Nabokov (roman)
Oyuncular: James Mason (Prof. Humbert Humbert), Shelley Winters (Charlotte Haze), Sue Lyon (Lolita), Peter Sellers (Clare Quilty)
Konusu ve yorum: Lolita İspanyolca Lola isminden türemiş Küçük Lola anlamında bir isimdir. Kubrick'in bu filminden sonra cinsel olarak çekici ve gösterişli ergen kızlar için kullanılan bir terim haline geldiği söyleniyor. Lolita, filmi seyretmeyenler tarafından erotik bir film gibi algılanmaktadır. Oysa bu filmde erotik denilebilecek tek bir sahne bile olmadığını söyleyerek yorumuma başlamalıyım.
Filmde Lolita rolünü oynayan Sue Lyon film çekildiğinde 14 yaşındaydı. Kubrick daha sonra sansürün bu kadar kısıtlayıcı olacağını düşünseydi bu filmi hiç çekmemiş olabileceğini söylemiştir.
Filmin konusu kırklı yaşlarda Fransız edebiyatı profesörü bir İngilizin yazın ders vermek için gittiği üniversitede konakladığı evin sahibesinin genç kızı Lolita'ya aşık olmasıdır. Lolita'nın kendisi gibi flörtöz bir kadın olan annesi dul bir kadındır ve profesörü baştan çıkarmak için elinden geleni yapar. Eğer kendisiyle evlenmeyecekse evi terketmesini söyleyince, Profesör Lolita'ya yakın olabilmek için annesiyle evlenir. Bu arada Lolita'yla ilgili duygularını yazdığı günlüğünü Lolita'nın annesi okuyup da sinir krizleri geçirerek sokağa fırlayınca bir arabanın altında kalır ve ölür. Aslında tam olarak Profesör Humbert'ın istediği şey olmuştur.
Humbert Lolita'yla bir yolculuğa çıkar. Çeşitli motellerde aynı odada gecelerler. Humbert'ın Lolita'ya babası ve sevgilisi gibi davranma arasında gidip geldiğini zaman zaman komedi tadında olaylar zinciri içinde seyrederiz. Lolita'nın da Humbert'a aynı şekilde çelişkili bir şekilde davrandığını görürüz. Elbette 14 yaşında bir kızın çelişkilerini koca profesörünki kadar garipsemeyiz. Ne de olsa çocuk denilebilecek yaşta bir genç kızdır.
Bütün bunlar olup biterken Lolita'yı çekici bulan başkaları da vardır. Yaşıtı olan gençler dışında bir TV yazarı olan yine orta yaşlarda bir adam da Lolita'ya takmış durumdadır. Ancak bu adamın Profesör Humbert'la karşılaştırıldığında daha sapkın eğilimleri olduğunu sonra öğreniriz. Filmde Lolita'nın ne Profesör Humbert'la ne de diğer adamla cinsel olarak ne kadar yakınlaştıklarını tam olarak hiç bir zaman öğrenemeyiz. Olayın o tarafı seyircinin hayal gücüne terk edilmiş gibi görünüyor. Anlaşılan o ki TV yazarı sapkın Clare Quilty emellerine kavuşmuştur.
Lolita'yla sevgili olamayan Humbert ona kıskanç bir baba gibi davranarak onu bıktırır. Sonunda Lolita ortadan kaybolur. Humbert aradan 3 yıl geçtikten sonra bir mektup alır. Lolita bir süre sapkın Quilty'le vakit geçirmiş sonra ondan kurtulmuş, genç bir adamla evlenmiştir ve hamiledir. Humbert'tan maddi yardım istemektedir. Humbert Lolita'yı unutmuş değildir. Gider ve artık erişkin sayılabilecek kızı bulur ve tekrar kendisiyle kaçmasını söyler. Lolita kabul etmez. Humbert gidip sapkın Quilty'i bulur ve öldürür.
Filmin ahlaki olmadığı eleştirilerine karşı bazı eleştirmenler filmin sonunda olanları hatırlatarak "daha nasıl ahlaklı olabilirdi ki, yaşına uygun olmayan bir kıza kafayı takmanın cezasını iki adam da çektiler" demektedir.
Film 1997 yılında yönetmen Adrian Lyne tarafından aynı isimle tekrar çekildi. Jeremy Irons, Prof. Humbert Humbert rolünde, Dominique Swain Lolita rolünde oynadı bu filminde. İkinci Lolita filmi de Amerika kıtasındaki tepkiler nedeniyle önce Avrupa kıtasında oynamak zorunda kaldı.
Filmin dayandığı kitap da İngilizce olarak yazılmış ancak 1955 yılında önce Paris'te basılabilmiştir. Kitabın yayınlanması skandallara yol açmış, bir süre yasaklanmıştır. Amerika'da 1958 yılında basıldığında ilk üç haftada 100.000 adet satarak rekor kırmıştır. Roman ve film hakkında edebiyat, psikoloji ve psikiyatri dergilerinde yüzlerce makale ve bir düzineden fazla kitap yazılmıştır. Nabokov'un pedofilik dürtülerinin kökeni hakkında psikanalitik yorumlar yayımlanmıştır. 2012 yılında Hollandalı yönetmen Jan-Willem Breure'in çektiği "Are All Men Pedophiles?" (Bütün Erkekler Pedofilik mi?) batı kültüründeki lolita fenomenini tekrar gündeme getirmiş ve hem roman hem de daha önce çekilmiş lolita filmleri gibi büyük tartışmalara yol açmıştır.
Konunun bu kadar çok tartışmaya yol açması orta yaşlı erkeklerin genç kızlara duyduğu cinsel ilgi konusunda herkesin aynı fikirde olmadığını ve konunun bir şekilde duygusal yükünden bağımsız konuşulamadığını göstermektedir. Peki, nedir bu pedofili ve psikiyatrinin bakış açısından pedofilinin tanımı nasıl yapılır?
Hebephilia, Pedophilia, Ephebophilia terimlerinin kelime anlamlarından başlayalım. Ephebophilia erişkinlerin yaklaşık 15-19 yaşları arasındaki yani daha ileri döneminde olan ergenlere karşı duyduyğu cinsel ilgidir. Hebephilia ise bir erişkinin ergenliğinin ilk dönemindeki 11-14 yaşları arasında olanlara duyduğu cinsel ilgiyi tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Pedophilia ya da paedophilia psikiyatride tanımlanmış bir bozukluk olup psikiyatrik hastalıkların sınıflandırma sistemi olan Amerikan Psikiyatri Birliğinin yayınladığı DSM-IV'e göre en az 16 yaşında olan bir erişkinin kendisinden en az 5 yaş küçük olan ve henüz ergenliğe girmemiş olan bir çocuğa karşı duyduğu cinsel ilgiyi tanımlar. DSM'ye göre bu durumun tek istisnası ergenliğin henüz başındaki biriyle ergenliğin sonlarındaki biri arasındaki ilişkidir. Burada özellikle cinsiyet belirtmedim çünkü pedofili kurbanının kız ya da erkek olması tanımı değiştirmez. Ancak, genellikle kurban kızdır ve genellikle pedofilikler erkektir.
Dünya Sağlık Örgütün "Uluslararası Hastalık Sınıflandırması"na göre pedofili ergenlik öncesi ve erken ergenlik yaşlarındaki bir çocuğun cinsel obje olarak tercih edilmesidir. Görüldüğü gibi burada tercih edilmesi gibi ifade kullanılmaktadır. Açacak olursak birinin yalnızca zaman zaman küçük bir kız tarafından cinsel olarak uyarılması durumunu pedofili kapsamına sokmak mümkün değildir, küçüğün ister fantezi ister eylem düzeyinde olsun erişkine tercih edilmesi durumunda pedofiliden söz ediyoruz.
Konunun tartışmalara yol açmasının bir diğer sebebi de kanunların tanımladığı pedofili suç tanımı, psikiyatrinin tanımladığı cinsel sapkınlık tanımı ve farklı kültürlerde ya da yakın tarihe kadar dünyanın hemen her yerinde uygulanan evlilik ve evlendirme pratikleri arasındaki farklardan kaynaklanıyor gibi görünmektedir.
Günümüzde bile dünyanın pek çok yerinde çocuklar küçük yaşta nişanlanmakta ve ergenliğe girer girmez evlendirilmektedir. Mahmut Tezcan'ın Türk Ailesi Antropolojisi kitabında söz ettiği Afyon'un Çakırbağ köyündeki uygulama yakınımızdan bir örnek olarak verilebilir. Bu köydeki uygulamada kızlar beşik kertmesi uygulamasından farklı olarak doğar doğmaz değil, 8-9 yaşlarında nişanlanmakta ve erkek 17 kız 15-16 yaşına geldiğinde evlendirilmektedir. Köylüler bu geleneğin bir zorunluluktan doğduğunu ileri sürmüşlerdir. Dışarıdan kız alıp vermek istemediklerinden, köylerinde evlenecek bir kız bulamama kaygısıyla köydeki kızları "kaçırmamak" için erken nişanlılık yapmak zorunda kaldıklarını söylüyorlar. Bu arada nişanlı kız ve oğlanın evleninceye kadar birlikte dolaşmasına izin verilmediğini de belirtelim.
Konuyu daha geniş bağlamda anlayabilmek adına, biraz da farklı tarih ve kültürlerden örnekler vermekte fayda görüyorum. Goodsell'in "A history of marriage and the family" kitabında tarihin değişik dönemlerinde ve farklı kültürlerde evlilik yaşıyla ilgili kapsamlı bilgi sunuluyor. Örneğin Talmud'a göre evlilik ergenlikle birlikte yani kızlar için 12, erkekler için 13 yaşında hukuki olarak yapılabilir kabul edilmiş (sayfa 63). Bununla birlikte ailesinin henüz ergenliğe girmeden evlilik için kontrat yapmasına izin verildiği ifade edilmiş. 11. yüzyılda Anglo-Sakson İngiltere'sinde ebeveynler 7 yaş gibi erken yaşlarda kızlarını evlendirebiliyorlar, ancak bu evlilik ergenlikle birlikte uygulamaya geçiyordu (sayfa 197). Rönosans döneminde Avrupa ülkelerinde de durum çok farklı değildi. Rönösans döneminde özellikle soylular kendi aralarında akrabalık bağlantılarını güçlendirmek amacıyla ergenlik öncesi dönemde kızları evlendiriyorlardı. Günümüzde erken evliliklerle ilgili olarak genellikle “geri kalmış” ülkelerden örnekler verildiğini görüyoruz. Tarihsel ve antropolojik olarak baktığımda ben evlilik yaşıyla ilgili durumun kültürel yapıdan çok genel ekonomik yapıyla bağlantılı olduğu izlenimini edindim.
Erken evliliğin ekonomik yapıyla ilişkisinden söz etmişken, günümüzde lolita sendromunu ele alan bazı yazarların kapitalizm eleştirisi bağlamında konuya dikkat çektiğini de belirtmeden geçemeyeceğim. Bu eleştirmenlere göre Lolita romanının yazıldığı 1955 yıllarından çok daha fazla olarak günümüzde küçük kızların seksüalize edildiği ve kadınlaştırılmaya çalışıldığı söyleniyor. Jane Chong’un ifadesiyle “küçük kızların istismarı yeni ve rahatsız edici bir boyut kazanmıştır.” M. Gigi Durham “Lolita Etkisi: Medyanın Genç Kızları Seksüalize Etmesi ve Bu Konuda Yapabileceklerimiz” isimli kitabında cadılar bayramında kapısını çalan 5 yaşındaki kızın kıyafeti üzerine düşündüklerini anlatırken “Kapıma gelen küçük kız bir Amerikan standardı haline gelen yaygın bir kültürel dönüşümün parçasıdır. Giderek artan bir şekilde, çok küçük kızlar onları erişkin erotizmi ve cinselliği ile flört etmeye cesaretlendiren bir moda, imgeler ve aktiviteler dünyasına dâhil olmaktadırlar. Bu düşüncelerle oynayan kızların yaşı her geçen yıl daha da küçülmektedir” ifadelerini kullanmaktadır. Bu görüşe göre kapitalizm bir yanda küçük kızları bir satış aracı ve yeni bir pazar olarak görürken, diğer yandan genç kızlara duyulan cinsel ilgiyi kötüleyerek kendi içinde çelişmektedir.
Are All Men Pedophiles?" (Bütün Erkekler Pedofilik mi?) belgeselinin sonunda sorunun cevabını iki şekilde veriyor: “Eğer pedofili kavramını çoğu insanın anladığı (ya da hukuki olarak belirlendiği şekilde) 18 yaşın altındaki kızlara duyulan cinsel ilgi olarak alacak olursak evet bütün erkekler pedofiliktir. Eğer henüz ergenliğe girmemiş çocuklara duyulan cinsel ilgi olarak tanımlayacak olursak pedofiliyi, o zaman cevap hayırdır. Bu ikinci anlamda yani psikiyatrinin kabul ettiği anlamda erkeklerin çok küçük bir azınlığı pedofiliktir.”
Kubrick'in 1962 yapımı Lolita filminin yorumu bağlamında fazlasıyla tartışmalı bir alana girdiğimin farkındayım. Türk medyasında da ergenlik dönemindeki kızların katıldıkları mankenlik fotomodellik yarışmaları ya da diğer adıyla “lolita yarışması” bağlamında genç kızların cinselliğinin ekononomik bir araca dönüştürülmesi “Bütün kahramanları ikiyüzlü olan çağdaş trajikomedi” olarak tartışma konusu oldu. Umarım okuyucuların böylesine tartışmalı bir konuda objektif olabilmesine bu yazımla katkıda bulunabilmişimdir.
Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy
Kaynaklar:
Jane Chong. Lolita, all Grown Up? (http://twp.duke.edu/uploads/assets/Chong.pdf - 31.12.2012 tarihinde erişildi)
M. Gigi Durham. The Lolita Effect: The Media Sexualization of Young Girls and What We Can Do About It. New York: Overlook Press, 2008.
Mahmut Tezcan. Türk Ailesi Antropolojisi. İmge Kitabevi Yayınları, 2000.
Willystine Goodsell. A history of marriage and the family. Macmillan, 1941.
http://en.wikipedia.org/wiki/Hebephilia (31.12.2012 tarihinde erişildi)
Centerwall, B.S. Vladimir Nabokov: A Case Study in Pedophilia. Psychoanal. Contemp. Thought 1992; 15: 199-239.
John M. Ingham. Primal Scene and Misreading in Nabokov's Lolita. American Imago 2002; 59(1): 27-52.
Frederick Whiting. "The Strange Particularity of the Lover's Preference": Pedophilia, Pornography, and the Anatomy of Monstrosity in Lolita. American Literature 1998; 70(4): 833-862.
http://www2.hu-berlin.de/sexology/GESUND/ARCHIV/GUS/GUSVOLIICH1.HTM (31.12.2012 tarihinde erişildi)
RSS Facebook Twitter ilicMedia