Sevmek ve sevilmenin, evlilik ve ailenin önemini anlayabilmek için bazen hayatın hızlı akışını durdurup düşünmeye vakit ayırmak gerekir.
Orijinal adı: Sweet November
Amerika 2001 – Tür: Romantik, Dram
IMDB Puanı: 6,4/10 Benim puanım: 5/10
Yönetmen: Pat O'Connor
Senaryo: Paul Yurick, Kurt Voelker
Oyuncular: Keanu Reeves (Nelson Moss); Charlize Theron (Sara Deever); Jason Isaacs (Chaz); Greg Germann (Vince); Lauren Graham (Angelica); Liam Aiken (Abner); Frank Langella (Edgar Price); Michael Rosenbaum (Brandon/Brandy)
Konusu ve yorum: Nelson Moss zengin, narsist, işkolik, işinde de oldukça başarılı bir reklamcıdır. İşini hayatındaki her şeyden daha çok sever. Tesadüfen karşılaştığı Sara, bir aylığına, Kasım ayı boyunca kendisiyle birlikte yaşaması karşılığında onun hayatını değiştirmeyi teklif eder. Sıcak, sevgi dolu ve çok güzel bir kadın olan Sara yardım etmek istediği erkeklerle yalnızca bir ay birlikte yaşamakta ve sonra ayrılmaktadır. Nelson değişmesi gerektiğine inanmamaktadır ama aşırı kendini beğenmişliği nedeniyle aynı gün içinde hem işinden kovulur hem de kız arkadaşı tarafından (aşağılanmaya daha fazla dayanamadığı için) terk edilir. Sara’nın teklifini biraz da bu güzel kadından etkilendiği için olsa gerek kabul eder. Sara’yla birlikteyken belki de hayatında ilk kez boş boş gezme ve iş dışındaki bir şeylerle ilgilenme fırsatını bulur. Çevredeki güzellikleri, daha önce önemsemediği, küçümsediği insanlarla ilişkinin ne kadar doyum verici olduğunu fark eder. Sevginin önemini anlar, gerçekten de değişir. Sara’ya âşık olmuştur ve ona evlilik teklifinde bulunur. Sara da ilk kez evlenmeyi düşünebileceği bir erkekle karşılaşmıştır. Ama acı bir sürpriz Nelson’u beklemektedir. Filmin sonunu anlatmasam daha iyi, merakınızı yitirmeyin.
Bu film, aşkın bizi değiştirebileceğini ya da bazen gerçek bir aşk yaşayabilmemiz için değişmemiz gerektiğini bize anlatıyor. Hayatımızda neyin gerçekten değerli olduğunu anlayabilmemiz için durup çevremize bakmamız gerekir. Keşke imkânımız olsa da birkaç yıllığına akıntıya kapılıp içinde sürüklendiğimiz rutinlerden kurtulabilsek, Nelson’un Sara’nın zoruyla yaptığı gibi. İş ve kariyer hedefleri yüksek olan insanların kendini hayatın akışına kaptırıp gittiğini sıklıkla görüyoruz. İyi para kazanıyor, iyi bir hayat yaşıyor, çeşme akarken küpü doldurayım diyor ama bir türlü küpler dolmak bilmiyor. Bir hedefe ulaşıldıktan sonra yeni bir hedef çıkıyor karşısına. Bir hastalık bir ölüm “dur bakalım” ya da Quo vadis (nereye gidiyorsun) deyinceye kadar, o da şanslıysa! Ey sadece daha büyük ekranlı, daha yeni teknoloji bir TV seti, hepsi hepsi bir yazlık, bir kışlık ve bir araba için çalışan insan, koşuşturup durmayı bırak ve çevrene bak. Sevmiyor ve sevilmiyorsan, hayatını senin ve başkaları için daha değerli kılacak bir hedefin yoksa boşu boşuna yaşıyor olabilirsin. İşkoliklerin, evlilik hayatlarına, çevrelerindeki insanlara zaman ayırmayan ya da önemsemeyenlerin muhakkak seyretmesi gereken bir film.
İyi seyirler.
Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy
RSS Facebook Twitter ilicMedia