ruhikizi

Evlilik, Aşk ve Kadın Erkek İlişkileri Üzerine Filmler

Issız Adam

Issız Adam, Melis Birkan, Cemal HünalKarşı cinsle yakın ve duygusal bir ilişki kuramayan bir adamla, onu adeta büyüteceği bir çocuk gibi bağrına basan bir kadının hüzünlü aşk ve ayrılık hikâyesi.


2008 Türkiye – Tür: Dram, Romantik

IMDB Puanı: 6,8/10 (8641 oy) - Benim puanım: 7/10


Yönetmen: Çağan Irmak

Yapımcı: Mustafa Oğuz, Gül Oğuz

Senaryo: Çağan Irmak


Oyuncular: Cemal Hünal (Alper); Melis Birkan (Ada); Yıldız Kültür (Müzeyyen); Şerif Bozkurt (Şenol); Gözde Kansu (Sinem); Aslı Aybars (Yasemin); Goncagül Sunar (Müşteri Kadın); Veda Yurtsever İpek (Alper'in Arkadaşı)


Konusu ve yorum: İstanbul’da kendi restoranını işleten aşçı Alper ile kendi işletmesinde çocuk kostümleri diken genç güzel bir kadın olan Ada’nın aşk hikâyesi. Kadınlarla ilişkisi tek gecelik kaçamaklar ve fahişelerden oluşan ve bohem bir hayat yaşayan genç bir adam. Bir kitapçıda karşılaştığı Ada’nın peşine düşüp, onu ikna etmek için epey uğraştıktan sonra bir randevu koparmayı başarıyor. Ada görmüş geçirmiş bir genç kadın olmasına karşın, belli ki “serseriyi adam etme” zaafı nedeniyle Alper’den etkileniyor. Filmin bir yerinde de söylediği gibi aslında bu ilişkinin bir geleceği olmayacağını biliyor. Alper’in içindeki çocuğu anaç tavrı ile bir süre için rahatlatmayı başarıyor ve Alper hayatında ilk kez “normal” bir ilişki yaşamaya başlıyor.

Alper’in tam bir Anadolu kadını olan annesi İstanbul’a geliyor ve Ada’yla tanışıyor. Alper’in çocukluğundan beri yalnız olmayı tercih eden, sessiz ve yakınlarına karşı bile mesafeli biri olduğunu annesinden öğreniyoruz: “Bunca senedir annecim deyip yanağımdan öpmüşlüğü yoktur.” Annesinin İstanbul’a gelmesi, Ada ve Alper’in birbirine uygun olduğunu düşünerek evlilik konusunu gündeme getirmesi, ilişkinin sonunu da hızlandırmış gibi görünüyor. Hayatı boyunca bir kadının sürekli kişisel alanı içinde bulunması fikri belli ki Alper’e ağır geliyor.

Melis BirkanNe yalan söyleyeyim filmin sonuna dek daha ziyade Ada için üzüldüm. İçimden “ne ıssız adamı, bildiğin düz serseri” diye geçirdim. Aslında ilişkilerdeki sorunların tek taraflı olmadığını binlerce kez görmüşümdür. Alper’in serseriliğidir belki de Ada’yı asıl çeken. Fazla anaç kadınlar genellikle biraz problemli tipleri adeta büyütecekleri, eğitecekleri bir çocuk bulmuş gibi sevgiyle, merhametle bağırlarına basarlar. Eğer annesi gelip de Alper’i boğmasaydı belki de bu ilişki biraz gelgitlerle daha uzun sürebilirdi. Böylesi Ada için elbette daha kötü olurdu. Annesi memlekete döner dönmez, Alper ayrılmak istediğini söyler ve Ada ağlayarak gider. Sonradan öğrendiğimize göre ayrılık sonrası Alper’in annesine bir veda ziyareti yapar, Alper’in büyüdüğü evde, çocukken uyuduğu yatakta çocuk Alper’in dizinde uyuduğunu hayal ederek oturmuştur. Alper’in haylaz yalnız zavallı çocuk halinin Ada’nın anaç tarafına denk geldiğini burada bir kez daha anlıyoruz. Filmin afişindeki “Sen dizime yattın, ben bir hikâye anlattım ve sen büyüdün.” sözleri Ada’nın bu adama nasıl böylesine âşık olabildiğini anlatıyor tam olarak.

Ayrılıktan sonra yıllar geçer ve Alper ve Ada bir gün tesadüfen karşılaşırlar. Bu son sahne gerçekten çok duygusal, Ayla Dikmen’in söylediği “Anlamazdın” şarkısıyla birlikte benim gibi duygusal sayılmayacak bir adamın bile gözlerini dolduruyor. İkisi de birbirine yalan söylüyorlar. Ada evlenmiş, İngiltere’ye yerleşmiştir, bir kızı olmuştur. Ama hala Alper’i düşündüğünü söylemez ona. Alper de mutlu olduğunu söylese de bir daha Ada gibi bir kızla karşılaşmamış, hala aynı sefil hayatı yaşamaya devam etmektedir ve Ada’yı terk ettiğine bin kere pişman olmuştur. Sefil ve zavallı bir halde arkasını dönüp gider.

Bu filmde günümüzde oldukça yaygın bir ilişki sorunu anlatılıyor aslında. Filmdeki Alper gibi ıssız adam olduğundan değil, büyük bir metropolün sunduğu seçenekler ve bohem bir hayatın geçici ama oldukça heyecan verici olan zevklerinden ne kadar güzel ve uygun olursa olsun yalnızca bir kadın için vazgeçemediği için ilişkilerini bitiren birçok erkek var. Elbette filmde resmedilen Ada gibi kadını bulduğunda onu kendisinden uzaklaştıran Alper gibisi azdır. Filmin sonunda birçok seyircinin benim gibi hissetmiş ve Ada gibi bir kızı kaçırdığı için Alper adına üzülmüştür. Gerçek hayatta Ada gibi kızlar az tabii ama yeterince iyi kızları kıymetini bilemeyerek sefil hayatı tercih eden çoktur eminim ki. Erkeklerin çıkarması gereken çok ders var bu filmde. Ada gibi anaçların da çıkarmaları gereken dersler var. Alper Ada’yı terk ederek ona büyük bir iyilik yapıyor. Belki Ada bu ilişkiye hiç başlamamalıydı ama ayrılıktan sonra hayatına devam etmeyip de ona geri dönmeye falan kalksaydı hayatının uzun yıllarını bu adamla heder edebilirdi. Gerçek hayatta erkekler böylesi kadınları hemen bırakmıyorlar, kendisini çekip çeviren kadınları yanlarında tutup, bekâr alışkanlıklarını da sürdürüyorlar. Issız adamlar için üzülebilir, onları bir sokak kedisi gibi sevimli bulabilir, besleyip büyütmek isteyebilirsiniz. Unutmayın hayata bir kere geliyorsunuz ve bir evlilik ya da ilişki ancak karşılıklı fedakârlıkla uzun vadede sizi mutlu edebilir. Kimsenin annesi ya da babası olmak için evlenmiyoruz. Aksi durumda eninde sonunda acı çekersiniz. Siz siz olun ıssız adamların zavallı kedi bakışlarının cazibesine kapılmayın!

İyi seyirler.

Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy