Evliliklerinde aşkın bittiğine inandığı için boşanmayı düşünen çiftlerin muhakkak seyretmesi gereken bir film. Bu film bir evlilik okulu. Evlilik terapistleri danışanlarına tavsiye etmeli.
Orijinal adı: The Story of Us
1999 ABD, Tür: Romantik, Komedi, Dram
IMDB Puanı: 5,7/10
Yönetmen: Rob Reiner
Senaryo: Alan Zweibel, Jessie Nelson
Oyuncular: Bruce Willis (Ben Jordan), Michelle Pfeiffer (Katie Jordan), Colleen Rennison (Erin Jordan, 10 yaşında), Jake Sandvig (Josh Jordan, 12 yaşında), Casey Boersma (Josh Jordan, 2.5 yaşında), Tim Matheson (Marty), Rob Reiner (Stan)
Konusu ve yorum: Bir itirafla başlayayım: Bruce Willis’in romantik bir role hiç gitmeyeceğini düşündüğüm için bu filmi seyretmeyi ertelemekle hata etmişim. Evlilik hakkında seyrettiğim filmler içinde diyalogları en zengin olanlarından birisi. O kadar ki, tek seferde filmin bütün mesajlarını anlamak zor olabilir. Tekrar tekrar seyredip üzerinde düşünmek lazım.
Ben ve Katie Jordan çifti onbeş yıllık evlidirler. İki tane güzel çocukları, iyi aile dostları, ekonomik olarak sorunsuz bir hayatları vardır. Ancak bu çift basit meseleleri çok hızlı bir şekilde kavgaya dönüştürebilmektedirler. Katie yıllar süren evlilikten sonra Ben’e karşı duygularının değiştiğini düşünmektedir ve bu evliliği sonlandırmanın hayatının geri kalanında daha mutlu olmasını sağlayacağına inanmaya başlamıştır.
Bir süre ayrı yaşamanın daha iyi olacağına karar verirler. Boşanma kararı henüz netleşmediği için çocuklarına aralarındaki sorunları yansıtmamaya çalışırlar ve çocukların yaz kampına gittiği bir zamanda, Ben bir otele yerleşir. Bir süreliğine ayrı kalmak her ikisinin de evliliklerini daha sağlıklı bir şekilde sorgulamasını sağlar. Her ikisi de arkadaşlarıyla uzun uzun konuşarak büyük bir aşkla başlayan ilişkinin nasıl bugüne geldiğini anlamaya çalışır. Hem Ben hem de Katie kavgalara neden olan kendi hatalarını görmeyi başarırlar.
Katie’nin ağlayarak neden Ben’i sevdiğini ve neden boşanmamaları gerektiğini anlattığı filmin final sahnesi gerçekten çok duygusal, çok güzel. İnsanın gözleri doluyor.
Filmde Ben ve Katie birkaç kez evlilik terapisti’ne başvururlar. Filmde evlilik terapisi bence haksız yere biraz hicvedilmiş. Özellikle prostatı olduğu için seans sırasında sık sık tuvalete giden “Freudçu” terapist alaya alınmış. Yine de Ben ve Katie’nin sorununu en iyi açıklayan yorumu o yapıyor: “İki insan yatağa girdiğinde yatakta aslında altı kişi vardır.” Ben ve Katie’nin yatakta kavga ettikleri bir sahnede kişiliğimize anne babamızla ilişkimizden kalan mirasın bugünü nasıl şekillendirdiği hem komik hem de oldukça mantıklı bir şekilde anlatılmış kanaatimce.
Ben ve Katie yatakta, kamptaki çocuklarına ortaklaşa bir mektup yazarlarken yaşanan tartışma aslında bu çiftin sorunlarını özetliyor. Mektup yazarlarken Ben sevişmek ister ama Katie mektubu bitirmeden olmayacağını söyler ve keyifli bir an hızla kavgaya dönüşür.
Katie: Mektubu bitirince.
Ben: Hemen sevişelim. Sonra mektubu yazarız.
Katie: Haydi, birkaç cümle kaldı.
Ben: Avrupa'da önce sevişirdin.
Katie: Bu da ne demek?
Ben: Hiç.
Katie: İstekli değil miyim?
Ben: Onu demedim.
Katie: İma ettin. Avrupa'da hemen sevişirdim ama burada...
Ben: Aşağıda bir kapı görevlisi olmadığı sürece sevişemediğimiz bir noktaya gelmemizi istemiyorum.
Katie: Uzun zamandır görmediğimiz çocuklarımıza gidecek mektubu bitirmek için 3 dakika...
Ben: Bu da ne demek oluyor? Çocuklarla ilgilenmediğim mi?
Katie: Mektubu bitirebilseydim daha hazır olurdum.
Ben: Bu hazır olmak değil. Randevu vermek. Planda olmayan arzular yaşama havasındaydım ama üzgünüm, evdeyiz. Unuttum. Herşey bir program dâhilinde olmalı.
Katie: Herşeyin program dışı olduğu bir ortamda çocuk yetiştir de göreyim.
Ben: Çocukların da ihtiyacı var.
Katie: Biliyorum. Bu evlilikte tüm sorumluluğun bana yüklenmesinden bıktım.
Ben: Kimse yüklemedi. Bu rolü kendin seçtin.
Katie: Saçma. Bu rolü bana sen verdin. Şehir dışındayken gazete aboneliğini iptal etmeyi arabaya silecek suyu katmayı çocukların disiplinine katkıda bulunmayı unutup yerine kız arkadaşınla telefonda çene çalıyorsun!
Ben: Bu konuyu bir daha açma!
Katie: Haklısın, açacağım!
Ben: 6 aydır onunla konuşmadım.
Katie: Bir kez bile beni anlamadın!
Bu tartışma bir evlilik terapisi kitabına kötü iletişimin iyi bir örneği olarak yazılacak nitelikte. Çiftimiz birbirini tam olarak anlamadan hatta altta yatan imalara göre cevap veriyorlar ve kısa süre içinde Katie eski bir tartışmayı da yeni tartışmanın içine katarak hızlıca çözümsüzlüğe doğru ilerliyor. Tartışmanın başına bakacak olursak aslında halkı ya da haklı taraf olmadığını görüyoruz. Sadece kişilik farklılığı var.
Ben daha spontan ve programsız hareket ediyor (üstelik Katie onu bu özelliği yüzünden sevmişti daha evlenmeden önce), Katie de filmin en başındaki tanışma sahnesinde de gösterildiği üzere başladığı işi bitirmeye önem veriyor ve disiplinli biri (muhtemelen Ben de kendisine çeki düzen verecek, onun düzensizliğini telefi edecek bu kadını bu nedenle çekici buluyor). Ancak sevdikleri özellikler evliliğin ilerleyen yıllarında bir de bakmışlar onları rahatsız eder olmuş. Filmin sonundaki müthiş konuşmasında Katie bu gerçeği fark ettiğini çok güzel anlatıyor: “Komik şapkalı kız hala buralarda. Seninle tanışana dek onun varlığını bilmiyordum. Gidecek olursan, bir daha onu görmemekten korkuyorum...” Aslında Ben’in çocuksu, dağınık halinin Katie’nin fazla düzenli hayatına renk kattığını, içindeki çocuğun ortaya çıkmasını sağladığını ne kadar güzel anlatıyor.
Yukarıdaki diyalogda ayrıca eşlerden birinin daha fazla disiplinli olduğu çiftlerde, farkına varmadan sorumlulukların o eşin üzerine yıkıldığı anlatılmış. Bu süreç işin gerçeği tek taraflı bir sorumluluk yıkma değil. Bir eş yavaş yavaş sorumlulukları kendi üzerine alır, diğeri bu durumdan hoşnuttur ama daha fazla sorumluluk taşıyan eş zamanla yorulur, tükenir ve kavga çıkarmaya başlar. Rahat olan taraf da diğer eşi fazla disiplinli olduğu için suçlar. Oysa kendisi sorumlukların bir kısmını üstlenmiş olsaydı diğer eşin de daha spontan ve rahat olmak için fırsatı olabilirdi.
İletişim sorunları nedeniyle kavga eden, boşanmayı düşünen, eşlerinin bir zamanlar sevdikleri özelliklerini artık itici bulan çiftler bu filmi muhakkak seyretmeliler. IMDB puanının bu filme haksızlık ettiğini düşünüyorum. Belki de filmin konusu birçok çiftin çok sık yaptığı hatalar olduğu için ortalama seyirci filmi basit bulmuş olabilir. Acaba seyirciler filmde kendi hatalarını gördükleri ve bu hatalarla yüzleşmekten korktukları için filmi vasat bulmuş olabilirler mi? Belki… Siz hatalarınızla yüzleşmeyi göze alarak bu filmi seyredin, Ben ve Katie’nin yaptığı gibi.
Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy
RSS Facebook Twitter ilicMedia