Oyuncular: Leonardo DiCaprio (Frank Wheeler); Kate Winslet (April Wheeler); Kathy Bates (Mrs. Givings); David Harbour (Shep Campbell); Michael Shannon (Mrs. Givings'ın oğlu); Zoe Kazan (Maureen)
Konusu ve yorum: Bu film kesinlikle çok iyi. Evlilik ve insan psikolojisi ile ilgili çok önemli konuları sürükleyici bir şekilde ele almayı başarmış. Eğlenmek için değil, düşünmek için seyredebilecek bir film.
İkinci dünya savaşı sonrası yıllarda Amerika'da geçiyor hikâye. Frank ve April iki çocuklu genç bir çifttir. April bir star olmak istemiş ama tiyatrodaki başarısız deneyimlerinden sonra bu hayalinden vazgeçmek zorunda kalmıştır. Film boyunca Frank'in destekleyici bir eş olduğunu görüyoruz. April'in hayal kırıklıkları nedeniyle çare olarak Paris'e taşınmak ve orada yeni bir yaşam kurma isteğini gönülsüz bir şekilde kabul eder. Gerçi kendisi de sevmediği bir işte çalışmaktadır. Paris'te April elçilikte sekreter olarak iyi para kazanacak, kendisi de kişisel gelişimi için zaman ayıracak ve hayatıyla ne yapmak istediğine karar verecektir.
Ancak beklenmedik gelişmeler olur, April hamile kalır, Frank de patronundan iyi bir maaş kazanabileceği güzel bir teklif alır. Paris'e taşınma hayallerini gözden geçirmeye başlarlar. April karnındaki çocuğu istemez ama ne yapmaları gerektiğine karar vermek zordur. Karı koca son derece ciddi kavga eder, birbirilerinden nefret ettiklerini haykırırlar. Filmin sonu mu? Film mutlu sonla bitmiyor ama nasıl bitiyor bence filmi seyredip kendiniz görmelisiniz.
Film yirminci yüzyıl insanının yaşadığı boşluk duygusunu, para kazanmak için sevmediği işlerde çalışmak zorunda kalmasını, hedeflerini belirleyememek ve ne istediğini bilememek nedeniyle evlilik hayatında karşılaştıkları sorunları ele almış. Frank ve April evlilik hayatlarındaki sorunlar nedeniyle birbirini aldatır ama filmin ana temasının aldatma olmadığını belirtmeliyim. Asıl sorun daha çok April'in mutsuzluk duygusu ve elindekilerden tatmin olamamasıdır.
Yönetmen bu çifte söylenmesi gerekenleri bir komşularının matematik doktorası yapmış ama akıl hastanesinde yatmak zorunda kalacak kadar ruhsal sorunları olan oğlunun ağzından söyler bir sahnede: "Pek çok insan boşluğa düşer ama mutsuzluğu görmek cesaret isteyen bir şeydir". Maalesef April bu öğüdü anlayamamıştır. Aslında Paris'e gitme hayalinin kendi mutsuzluğundan kaçmaya çalışmaktan başka bir şey olmadığını anlayamaz. April bir yerde "dünyadaki en harika çift biz olacaktık" der. Aslında bu söz beklenti ne kadar yüksek olursa mutsuzluğun ve evlilik sorunların o kadar kaçınılmaz olduğunun ifadesidir.
Her evlilik sorunludur. Önemli olan sorunların çözümü için uygun iletişimi kurabilmektir. Filmin en başında April'in başarısız tiyatro deneyiminden sonra Frank'in kendisine yardımcı olmaya, destek olmaya çalıştığını göremeyerek onu bir kavganın içine sürüklemesi sahnesi kötü iletişimin muhteşem bir örneği olarak evlilik terapistlere örnek oluşturacak bir sahne bence.
April'in bir komşusu bahçeye dikmek üzere çiçek hediye eder ve ekler: "Çiçeklerin büyümesi için sulaman gerekir." Bu cümle ile adeta evlilik sorunlarını çözmeleri için çaba harcamaları gerektiğini söylemektedir. Derler ya sevgi bir çiçek gibidir, bakarsan açar, bakmazsan solar gider. Filmde buna benzer birçok önemli detay var dikkatle izlendiğinde görülebilecek. Örneğin komşunun matematik doktoralı oğlu, April ve Frank'in bir kavgasına şahitlik ettikten sonra April'e "Belki de birbirinizi hak ediyorsunuzdur. Senin açından bakınca onun için de üzülmeye başladım" "Erkekliğini ispat etmek için çocuk yapmak zorunda bırakmışsan, kendisini kötü hissetmesine sebep olmuş olabilirsin" der. Bu son derece akıllıca sözler aslında evlilikte genellikle tek taraflı hata yapılmadığını, genellikle her iki tarafın da sorunlara bir şekilde katkıda bulunduğunu gösterir. Nitekim Frank April'e destek olma işini biraz abartmış olabilir. Belki de bir süre ara verebilmiş ya da bir süre onu yalnız bırakabilmiş olsaydı, hatalarını görebilirlerdi.
Hayatında boşluk duygusu yaşayan ve sorunu kendinde değil de çevresinde evlilik hayatında arayan herkesin mutlaka seyretmesi gereken bir film olduğunu düşünüyorum. Hem de dikkatle!
RSS Facebook Twitter ilicMedia