Oyuncular: Guillaume Canet, Marion Cotillard, Emmanuelle Grönvold
Konusu ve yorum: Şüphesiz orijinal ve güzel çekilmiş bir aşk filmi. Film boyunca değişik versiyonlarıyla "La Vie en Rose" şarkısı filme ayrı bir hava katmış. Sophie ve Julien’in arkadaşlıkları sekiz yaşlarında başlar. Aralarında oynadıkları oyun bir teneke kutuyu bir diğerine verdiklerinde zor bir şey yapmasını istemektir. Bu oyundaki talepleri yıllar geçtikçe zorlaşır. Ama oyunu bir türlü bırakmazlar. Her ikisi de zor bir çocukluk geçirmektedir. Sophie Polonyalı olduğu için diğer çocuklar tarafından dışlanmakta, Julien ise annesinin kanser nedeniyle gözlerinin önünde yavaş yavaş ölmesinin acısını yaşamaktadır. Julien'in babası sevgisini asla gösteremeyen, sert bir adamdır. Aslında bu oyun her ikisi için de hayatın acılarından kaçmanın bir yolu olduğunu adeta hayatlarının anlamı haline geldiğini hissettim.
Bence film çocukluk çağında yaşananların nasıl olup da bütün hayatımızı, ilişkilerimizi, evlilik kararımızı belirleyebileceğini dramatik bir şekilde gösteriyor. Acılardan kaçmak için kullandığımız savunmaların kendisi acı kaynağı olabiliyor. Filmdeki kadar dramatik olmasa da evlilik ve ilişkilerde farkına varmadan çocuklukta kullanmaya başladığımız savunmalar etkili oluyor. Örneğin annesi çocukken ölen bir çocuk ileride yakınlaşmaktan korkuyor. Bilinçdışında bütün sevdiklerinin öleceği düşüncesi farkına bile varmadan, ne kadar güzel görünürse görünsün bir ilişkide mutlu sonun olabileceğine inanamamasına neden olabiliyor.
Film bazılarına eğlenceli gibi gelebilir ama ben biraz da mesleki deformasyon sonucu olsa gerek çocukların yaşadığı acıyı oynanan bütün oyunlara rağmen derinden hissettim ve benim için sinir bozucu bir film olduğunu itiraf etmek zorundayım. Acaba bütün acılara rağmen bir seçeneğimiz var mı, işlevsel olmayan bir savunma mekanizmasını (oyun) değil de karşımıza çıkan mutlu olma fırsatlarını tercih etmemiz mümkün mü? Final bize bu olasılığın var olduğuna dair az da olsa bir ümit veriyor.
Filmin finali insanı birçok soruyla baş başa bırakıyor. Filmde iki tane final var. Birisinde birbirilerine uzun yıllar acı çektirdikten sonra nihayet kavuştuklarında birlikte intihar ederler. Diğerinde ise birlikte yaşlanırlar. Hangisi gerçek son anlamak zordur. Birlikte yaşlandıkları finalde gösterilen bir flashback hangi finalin gerçek olduğuna dair bir ipucu sunuyor gibi olsa da bana öyle geliyor ki herkes kendi ruh haline göre bir finali seçiyor.
Seyretmeye değer bir film ama sonunda kendinizi boşlukta hissetme riskini göze almak zorundasınız.
RSS Facebook Twitter ilicMedia