Bir aile krizinin gizli kalmış evlilik sorunlarını nasıl ortaya çıkarabileceğini ortaya koyan ve liseli bir gencin kardeşinin ölümünün ardından yaşadıklarını anlatan dram.
Orijinal adı: Ordinary People
1980 ABD – Tür: Dram
IMDB Puanı: 7,8/10
Yönetmen: Robert Redford
Senaryo: Alvin Sargent, Judith Guest (roman)
Oyuncular: Donald Sutherland (Calvin Jarrett), Mary Tyler Moore (Beth Jarrett), Judd Hirsch (Dr. Tyrone Berger), Timothy Hutton (Conrad Jarrett), M. Emmet Walsh (Salan), Elizabeth McGovern (Jeannine Pratt), Dinah Manoff (Karen Aldrich), Fredric Lehne (Joe Lazenby)
Konusu ve yorum: Bu film doğrudan evlilikle ya da karı koca arasındaki ilişkiyle ilgili değil. Filmin kahramanı lisede okumakta olan Conrad. Yaşadıkları bir deniz kazasında abisinin ölümü üzerine depresyona giren Conrad uzun süre psikiyatri servisinde yatarak tedavi görmüştür. Abisi Buck’ın ölümünü bir türlü aklından çıkaramamaktadır. Arkadaşlarıyla ilişkisi bozulmuştur ve okuldaki ders ve aktivitelerine de dikkatini verememektedir.
Conrad’ın son derece ilgili, anlayışlı bir babası (Calvin) vardır ama annesiyle (Beth) yakınlaşmayı bir türlü başaramamaktadır. Beth oğluyla aynı fotoğraf karesinde bile görünmek istemiyor gibi davranmaktadır. Conrad gönülsüz de olsa babasının isteğiyle terapiste (Dr. Tyrone Berger - Judd Hirsch) gitmeye başlar. Terapi süreci yavaş ilerlemektedir ama işe yaradığını film boyunca görüyoruz.
Conrad annesinin kendisine mesafeli davranmasına uzun süredir katlanmış, sessiz kalmıştır. Daha doğrusu abisinin ölümüyle ilgili olarak kendisini suçladığı için annesini haklı görmüştür. Terapi sürecinin de etkisiyle abisinin ölümünün hayattaki birçok şey gibi elimizde olmayan bir kaza olduğunu ve belki de daha güçlü olduğu için kendisinin ayakta kaldığını anlar ve nihayet içindekileri kısmen de olsa dökmeyi başarır. Conrad’ın harekete geçmesi, her koşulda iyi olmaktan vazgeçmeyen babasının da eşiyle ilişkisini ve evlilik hayatını sorgulamasa neden olur.
Beth ve Calvin’in evliliğinin aslında Calvin’in sürekli anlayışlı ve sevgi dolu olması üzerine kurulu olduğunu görüyoruz. Calvin ve Beth arasındaki aşağıdaki diyalog bile Beth’in evi terk etmesine yeter:
Beth: Calvin? Neden ağlıyorsun? Sana, uh-- Sana birşeyler getireyim mi?
Calvin: Ben istemem--
Beth: Ne dedin? Calvin, ne demiştin? Anlat bana.
Calvin: Çok güzelsin. Ve ne yapacağın belli olmuyor. Ama çok da sakıngansın. Kararlısın, Beth ama biliyor musun? Güçlü değilsin. Gerçekten bize karşı verici olup olmadığını bilemiyorum. Söylesene. Beni seviyor musun? Beni gerçekten seviyor musun?
Beth: Benim seninle ilgili hislerim hiç değişmedi.
Calvin: İyi olabilirdik... tabi bu karışıklıklar olmasaydı. Ama karışıklığa hükmedemezsin. Herşey düzenli gitmelidir. Bilmiyorum. Belki de sen kimseyi sevemiyorsun. Herşey Buck'tı sanki. Sanki tüm sevgini onunla birlikte gömdün. Bunu anlayamıyorum. Belki de olay Buck da değildi. Belki problem sendin. Belki de gömdüğün senin iyi olan yanındı. Ama ne olursa olsun... seni tanımıyorum. Nasıl bir oyun oynadığımızı bilmiyorum. O yüzden ağlıyordum. Çünkü artık seni sevip sevmediğimi de bilmiyorum. Ve bu konuda ne yapacağımı bilemiyorum.
Bu konuşma üzerine Beth başka hiçbir şey söylemez ve hemen odasına çıkıp bavulunu hazırlamaya başlar. Beth’in nasıl olup da sorunlardan hep kaçtığını, aslında aileyi ve evliliği yıllardır ayakta tutanın Calvin’in sevgi dolu anlayışlılığı olduğunu göstermesi açısından bu sahne gerçekten dramatiktir.
Filmde resmedilen psikiyatrist sürekli sigara içen biraz garip bir tip. Zaman zaman hastasını ve biz izleyiciyi huzursuz ediyor ama sonuçta gerçekten ihtiyacı olduğunda hastasının yanında olmayı başarıyor. Bu arada gecenin bir vaktinde hastası telefon ettiğinde ofisine kadar gelmesi büyük bir fedakârlık ve bir terapistten böyle bir fedakârlık beklemeniz hiç de gerçekçi olmayacaktır. Ayrıca bir sahnede Conrad’a arkadaşı olduğunu söylemesi de oldukça riskli bir hamle. Terapist hasta ilişkisini arkadaşlığa dönüştürürseniz bu terapinin sonuçlarını riske atmış olursunuz. Bu filmde işe yarıyor gibi görünüyor ama izleyiciye terapistle arkadaş olunabileceğini düşünmelerini tavsiye etmiyorum. Hastasına ertesi gün için bir randevu ayarlasaydı ve “arkadaşınım” demek yerine, “arkadaşın değilim ama senin iyi olmanı, mutlu olmanı çok önemsiyorum” deseydi aynı sonuç elde edilebilirdi.
Aile içinde iletişimin önemi, bir aile üyesinin kaybından sonra değişen aile dinamiklerinin yol açtığı sorunlar, evlilikte sorunları görmezlikten gelmenin olası sonuçları gibi birçok hayati temayı ele alan bu film kesinlikle seyretmeye değer. Bu film bir dram, eğlencelik değil, kafanızın dinç olduğu bir zaman izlemenizi tavsiye ederim.
Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy
RSS Facebook Twitter ilicMedia