İngilizce adı: Scenes from a Marriage
Orijinal adı: (İsveç dilinde): Scener ur ett äktenskap
1973 İsveç yapımı
Yönetmen: Ingmar Bergman
Oyuncular: Liv Ullmann, Erland Josephson ve Gunnel Lindblom
Yorum: Bir evlilik belgeseli, bir evlilik klasiği, bir evlilik eğitimi. Başından sonuna kadar evlilik hakkında bir film. Bir avukat olan Marianne ve üniversite profesörü olan Johan'ın mükemmel evlilikleri hakkında gazetecilerle yaptıkları bir röportajla başlar film. Seyirci de öyle düşünürken bir gün Johan aniden başka bir kadına âşık olduğunu söyleyiverir. O akşamı aynı yatakta geçirirler. Marianne'ın tepkisi hiç de beklenmedik bir şekilde yumuşaktır. Kabullenmek istemez hatta sabah Johan evi terk ederken tekrar döneceğini söyletmeye çalışır ama istediğini duyamaz.
Aradan geçen aylardan sonra boşanma evraklarını imzalamak için buluştuklarında tekrar aralarında bir yakınlaşma olur. Derken Johan aslında işlerin çok da istediği gibi gitmediğini anlatır: "Bu yaz kırk beş olacağım. Belki bir 30 yıl daha yaşarım. Aslına bakarsan artık bir kadavrayım. Bir yirmi yıl sonra varlığımla yalnızca kendime ve başkalarına sorun yaratırım. Beni pahalı, üretken olmayan bir nesne gibi görecekler. Yorgunum. Kim olduğumu bilmiyorum." Buna karşılık Marianne ise şöyle söyler: "Buraya geldiğimde seninle yatmak istedim. Ne hissedeceğimi anlamak için. Biraz şefkatten başka bir şey hissetmedim. Artık özgürüm. Evliliğimiz boyunca sana karşı fazlasıyla düşünceli davrandım. Aramızdaki sevgiyi de bu öldürdü. Birbirimize yaptıklarımızı görebilseydik ve suçluluk duymadan tepki gösterseydik belki her şey başka olurdu." Sonra diyalog iyice sertleşir ve Johan nihayet pişman olduğunu ve evi özlediğini söyler. Marianne kabul etmez, artık değiştiğini söyler ve tekrar bir araya gelmeyi kabul etmez.
Aslında evliliklerinin ilk yıllarından beri devam eden cinsel sorunları vardır ama bir şekilde üstünü örtmüşlerdir. Her ikisi de boşandıktan sonra geriye dönüp yaptıkları hataları fark etmeyi başarırlar. Filmdeki bence en önemli replik Johan'ın boşanmayı tartıştıkları sahnede söylediği şu sözlerdir: "Duygusal açıdan çok cahiliz. Bize anatomi, hipotenüsün karesinin dik kenarların karelerinin toplamına eşit olduğu gibi her tür boku öğrettiler. Ama insan ruhuna ilişkin tek bir şey öğrenmedik. Kendimiz ve başkaları hakkında karacahiliz."
Filmin gösterime girdikten sonraki yıl içinde İsveçte boşanma oranlarının iki kat arttığı söyleniyor. Şahsen filmde boşanmayı özellikle teşvik eden bir şey görmedim. Ama Johan ve Marianne'ın ancak ayrıldıktan sonra kendilerini tanımayı başarmış olmaları boşanmayı yıllardır düşünen ama kararsız olan çiftlerin boşanmaya kararında cesaretlendirmiş olabilir. Filmin bekarlığı falan kutsadığı yok. Tam tersine eğer kendisi olmayı başarabilirlerse kadın ve erkeğin mutluluklarında evlilik ne kadar önemli bir rol oynayabilir, gösteriyor. Son derece eğitici bir film olduğunu düşünüyorum. Özellikle evlilik sorunlarını görmezlikten gelmek yerine çözmek için çaba harcamanın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Woody Allen'in Kocalar ve Karılar filmi bu filmi andırıyor. Şahsen bu filmle karşılaştırıldığında Woody Allen'ın filminin, entellektüel olarak zenginleştirilmiş diyaloglarını saymayacak olursak duygusuz bir film olduğunu düşünüyorum. Evlilik ile ilgili filmler olarak her iki filmi de seyretmelisiniz.
Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy
RSS Facebook Twitter ilicMedia