Hiçbir evlilik sorunu olmayan, sağlıklı ve başarılı yetişkin çocukları olan bir kadının dürtülerinin peşinden giriştiği macerada her şeyini kaybetmesininin hikâyesi. Aşkın ne kadar güçlü ve bir o kadar da mantıksız olduğunu anlatan bir film.
Orijinal adı: Io Sono L'amore
İngilizce adı: I am Love
2009 İtalya - Tür: Dram
IMDB Puanı: 6,9/10
Yönetmen: Luca Guadagnino
Senaryo: Barbara Alberti, Luca Guadagnino, Ivan Cotroneo, Walter Fasano
Oyuncular: Tilda Swinton (Emma Recchi), Flavio Parenti (Edoardo Recchi Junior), Edoardo Gabbriellini (Antonio Biscaglia), Alba Rohrwacher (Elisabetta Recchi), Pippo Delbono (Tancredi Recchi), Maria Paiato (Ida Marangon), Diane Fleri (Eva Ugolini)
Emma (Tilda Swinton) orta yaşlarında güzel bir Rus kadındır. Zengin bir ailenin oğlu olan kocasıyla, iş için Rusya’ya geldiğinde tanışmış ve İtalya’ya gelerek onunla evlenmiştir. Yetişkin iki oğlu ve bir kızı olan Emma, oğullarından birinin şef olan arkadaşına kendini kaptırır. İşin ilginç tarafı bu adama karşı tutkusunun adamın yaptığı son derece lezzetli (öyle görünüyor!) yemeği yerken başlaması. Aslında evinde birçok hizmetçi ve aşçı çalışan, her şeye sahip olan bu kadının oğlu yaşında bir adama duyduğu ilginin tıpkı yediği lezzetli yemek gibi hazdan ibaret olduğunu vurgulayan ince bir detay bence bu. Emma’nın kendisinin de yemek yapmayla bir hobi olarak ilgileniyor olması ve belki de kendisinin yapmak isteyip yapamadığı lezzette bir yemeği yapmayı başarmış olması bu adamı idealize etmesinde rol oynamış olabilir. Nihayetinde, sahip olmak isteyip olamadığı bir özelliği birinde gördüğünde o insana âşık olur bazıları.
Bütün bunlar olup biterken Emma’nın kızı da bir kadına âşık olmuştur. Bu son derece varlıklı ailenin erkekleri iş ve para peşinde koştururken, kadınların mutluluğu farklı şekillerde de olsa aşkta arıyor olmaları film boyunca vurgulanan bir karşıtlık gibi geldi bana. Adeta “ne kadar zengin olursanız olun, ne kadar çok şeye sahip olursanız olun, bunun ailenizin ve sevdiğiniz kadının mutluluğuna yeteceğini düşünüyorsanız yanılırsınız” mesajını veriyor.
Emma özel olarak çocuklarına yaptığı bir çorbanın tarifini şef olan aşığına verir ve iş açısından önemli konukların geldiği bir yemekte şef bu çorbayı yaparak konuklara sunar. Emma’nın oğlu bu çorbanın herkese yapıldığını görünce annesine öfkelenir ve onunla hararetli bir tartışmaya girişir. Bu tartışma sırasında tamamen dikkatsizliği yüzünden düşer ve kafasını çarpar. Bundan sonra neler oluyor anlatmayayım, seyredeceklerin merakını tamamen yok etmeyeyim.
Sonuç olarak vasat bir film olduğunu ve seyretmemekle pek bir şey kaybetmemiş olacağınızı düşünüyorum. Benzer filmlerdeki gibi erotik bazı sahnelerin olduğunu söyleyeyim. Hızlı kamera geçişleriyle pornografik olmaktan ucuz kurtulan bu sahneler çok fazla abartılmamış diyebilirim. Aslında aşkın şehvetten ibaret olduğu temasını vurgulayan bir filmde bu sahnelerin hiç olmaması biraz zor görünüyor.
Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy
RSS Facebook Twitter ilicMedia