Oyuncular: Richard Gere, Jennifer Lopez ve Susan Sarandon
Konusu ve yorum: Evli bir erkeğin orta yaş bunalımı hakkında bir film daha. Özellikle erkeklerde evlilik ve orta yaş bunalımı meselesini işleyen birçok film var. Bu filmi diğerlerinden ayıran yanı sanırım müzikal tadında olması ve evli erkeğimizin ve Jennifer Lopez’in çok daha kontrollü davranmış olması!
John (Richard Gere) başarılı bir avukat, iyi aile babası, orta yaşlı bir erkektir. Hoş bir karısı güzel çocukları vardır. İş hayatında belirli bir düzene kavuşmuştur. Her gün metro ile işine gelip giderken bir dans salonunun penceresinde dışarıyı seyreden hüzünlü Paulina’yı (Jennifer Lopez) görür. Ne düşündüğünüzü ne beklediğini sanırım kendisinin de bilmediği bir şekilde ayakları onu dans salonuna sürükler.
Eşinden gizli bir şekilde dans dersleri almaya başlar. Paulina aynı salonda dans dersleri vermektedir. Paulina da John’dan etkilenmiş gibi görünmektedir. Ancak henüz bitmiş bir ilişkinin etkilerini üzerinden atamamıştır ve John’u “eğer benim için buradaysan bırak” diyerek uyarır. John bir süre derslere ara verir ama oğluyla birlikte gittiği, gençlerin takıldığı bir diskoda fikri değişir. Dans etmeyi öğrenmek istediğine karar verir ve derslere geri döner.
Bu arada John’daki değişiklikler karısının da dikkatinden kaçmamıştır. Özel detektif tutar ve eşinin dans dersleri aldığını öğrenir. Bence ilginç bir şekilde, belki kendini kandırarak, belki kocasına ne yapmak istediğine karar vermesi için zaman tanımak adına kocasını takip etmekten ve olayı daha fazla kurcalamaktan vazgeçer. Kadının bu tutumunu ilginç buluyorum, çünkü benzer bir durumda kadınların çoğu hemen kocasının gözlerini oymaya kalkışabilirdi. Gerçi daha sonra kendisine söylemediği için sıkı bir fırça atmayı ihmal etmez.
Kadının (John’un eşi) tutumunu bir taraftan riskli bir taraftan da son derece mantıklı buluyorum. Çünkü benzer durumların çoğunda eşi tarafından engellenen erkek evliliğini tamamen bitirmeyi tercih edebilir. Ne de olsa kısa bir süreliğine de olsa monotonluğun dışında kendisine enerji veren bir şeyler denemiştir. Kendi haline bırakıldığında bir süre sonra bu enerjinin ve heyecanın söneceğini görecektir. Her insan (kadın ve erkek) eninde sonunda artık genç olmadığı ve gençler gibi yaşamasının mümkün olamayacağı gerçeğiyle yüzleşecek ve monoton olsa da temel ihtiyaçlarını karşılayan bir evlilik hayatının orta yaşlardaki bir erkek ya da kadın için en makul hayat formu olduğunu kabullenecektir. Kabullenmeyenler de elbette olur ama hayatı, zamanı sorgulamayı beceremeyen birini sıkıştırarak bunaldığı bir evlilik hayatının içinde tutmak mümkün olabilir mi? Sanmıyorum. Elbette bunlar şahsi düşüncelerim, bir miktar mesleki tecrübe ve sağduyumla vardığım sonuçlar. Bu konuda neyin doğru olacağını telkin edebilecek bilimsel bir veriye sahip değilim. Bir şey duyarsam size söylerim emin olun!
Bu arada John Paulina’dan hoşlanmaya devam ediyor olmakla birlikte dans derslerinden de keyif almaya başlar hatta bir dans yarışmasına katılır. Dans yarışmasında başarılı olamasa da yarışmayı seyreden karısı ve kızı oldukça etkilenir. Paulina da bu hevesli öğrenci ile bir süredir küstüğü dans kariyerine devam etmek üzere İngiltere’ye gitmeye karar verir. Dans John’un ve eşinin monotonlaşan hayatına bir renk katmıştır.
Keyifle seyredilen bir film. Ya benim içim kötü ya da hayat! Gerçek yaşamda John ve Paulina arasındaki yakınlaşmanın filmdeki romantik dans sahnelerinden ibaret kalacağını hiç sanmıyorum. Bu anlamda filmi gerçekçi bulmadığımı söylemeliyim. İsterseniz siz de bir seyredin, bana hak vereceksiniz.
John’un eşinin davranışı benzer durumdaki eşlere ne kadar örnek olmalı çok emin değilim. Bence öğrendiği anda eşine ne olup bittiğinin farkında olduğunu ve katıldığı kursu gizlemesinin hiç de gerekli olmadığını söylemeliydi. Elbette John da bu faaliyetini gizlememeliydi. Elbette filmde oldukça üstü örtülü ama aslında John’u dans salonuna en başında çeken şey güzel genç kadındı. Yani bu bir çeşit aldatma ön hazırlığı olduğu için gizlenmişti. Karısı öğrendiğinde ona söylediği “utandım” ifadesini ancak karısına yutturur! Çok iyi bir adamcağız rolü ama çok iyi adamlar da hata yaparlar. Sonuçta büyük bir kaza olmadı ama kırmızı ışıkta geçmelerine çok az bir mesafe kaldığı şüphesiz. Ne söylediğimi filmi seyredince anlayacaksınız.
RSS Facebook Twitter ilicMedia